Geçen cumartesi çıkan ilk yazım ve gerisinde anlattığım ilk hikayemi gazeteyi o gün alamayan,bulamayan ya da yurtdışından gazeteye ulaşma durumu olmayan canım arkadaşlarım için buraya ekliyorum.Bir de,olur da kısa sürerse bu yazarlık maceram:),hatıra olarak kalsın ilk yazım burada diye düşünüyorum:)
Yazıya geçmeden önce şunu da bildirmek istiyorum ki,(konuyla ilgili gelen bir çok soru olması nedeniyle)şu anda piyasada sadece tek Tercüman vardır...Yani,o eskiden Ilıcaklar'ın kontrolünde olan Tercüman, piyasadan kalkmıştır.Maalesef ki,çok hatta neredeyse hiç reklam yapmayan bir gazete olduğundan bu Ilıcakların eli değmemiş Tercüman gazetesi, alakası olmamasına rağmen o hiç haz etmediğim ailenin ismiyle anılmaktadır.Ama yoktur öyle bir şey,şu an piyasadaki tek Tercüman, Çukurova Grubu bünyesinde bulunan bir gazetedir tıpkı Akşam ve Güneş gazeteleri gibi...Ve yeni yayın yönetmeni ile birlikte,eskisinden çok daha farklı ve geniş bir kitleyi hedef almış olarak, tam yol ileri devam etmektedir.
Bu bilgiyi de verdikten sonra,artık açıklayacak bişi kalmadığından,blog for ever,nüvspeypır when ever diyerek, sizlere sevgilerimi yolluyor,Haftasonları gazetede yine yeni hikayelerle bulunacağımı bildirip,Tercüman edinirseniz belki havam olur gastede diye ekliyorr,almassanız da canınız sağolsun efenim diyor ama içimden çemkiriyor:), sizi öpüyor,bu kadar uzun cümleyi toparlayamayacağımı anlayıp gidiyorum efem:)mutlu ,musmutlu haftasonları olsun e mi:)(heh tam buraya kuzucuklarım da yazsam tam adile teyze olucam yane!)
Cismimden sonra ismimle de ayan beyan ortaya çıktığııım,gazetedeki ilk yazımı takdimimdir):(hadi hayırlar olsuuun:))
Hoşgelecek miyim? Umarım!Seneler önce,hem de epey sene (tamam yaşın çıkmayacak babacığım!)…Son Havadis Gazetesi’nde genç bir polis muhabiri…
Sonraki senelerde ise ergenlik ve genç kızlık döneminde bu eski polis muhabirinin babası olmasından ötürü, babanın o eski günlerden kalan ajanvari hallerinden okul bile kıramayan bir kız…
Seneler önce, hem de epey sene (uff, şimdi asıl benim yaşım çıkacak!) babadan intikal eden genlerden midir, yoksa yay burcu olmanın verdiği hayal gücünden midir bilinmez, ilkokulda hikayeler yazıp,resimlerini dahi kendi çizip hikaye kitabı çıkarmaya kalkan yine o kız…
Dışardan inanılmaz neşeli, etrafa enerji saçan bir hali olsa da, içinde birikenleri, sevincini,üzüntüsünü hep yazıya döken, yazarken çok mutlu olan ama girdiği üniversite sınavında kazandığı bölüm ile tamamen farklı bir yöne doğru giden, seneler sonunda bir bakmış ki deli gibi çalışan bir ihracatçı olan ama aslında yaptığı işin onu pek yansıtmadığını anlayan yine o kız..
Sonra, bir anda mutsuz olduğu işi bırakıp yurdundaki binlerce işsizdaşının arasına katılan,ama çalışmadan durması mümkün olmayan ve ansızın internette günlük yazmanın çok güzel bir şey olduğunu keşfeden, 9 aydır da uçsuz bucaksız bir dünya olan internette başına gelen türlü olayı,kafasına takılanları,gündemde canını sıkan ya da mutlu edenleri yazan,yüzlerce insanla paylaşan ve paylaştıkça yazmaya daha da keyifle devam eden işte bu kız…
Yani bendeniz; şans diyelim,kader diyelim ve de tabi ki kısmet, eğer olur da severseniz paylaştıklarımı sizlerle, bundan sonra yüzler değil onbinlere açacağım tüm kalbimi ve düşündüklerimi…
İnsan hayallerinden vazgeçmemeli bence ve her ne kadar her gün birileri kırsa da umutlarımızı; umut olmadan,bir amacı içimizde barındırmadan sabahları uyanmamalı…
İşte ben, her sabah yeni bir umutla başladığım her günümde, aslında seneler önce yapmak istediğim,girmek istediğim yola, 30’una merdiven dayamış bir halde yeni gireceğim belki de…Becerebilir miyim, başarabilir miyim, seneler sonra bu dünyada bir iz bırakabilir miyim yazdıklarımla , bilmiyorum ama çok istiyorum…
Bu sebeple o kadar heyecanlı, o kadar sevinçli , kafası ve hissiyatı karışık bir haldeyim ki Türkiye’nin en eski, köklü ve başarılı gazetelerinden birinde şu an bu satırlarımın yayınlanacağını düşünürken, ilk yazımın aslında en tecrübesiz ve beni tam yansıtmayan bir yazı olduğunun farkındayım…
Ama eğer bir yerden başlamam gerekiyorsa gazeteci olmak adına, Atatürkçü, milli değerlerine olması gereken değerini vermeye çalışan bir genç (evet 28 de hala genç bir yaş sayılmaz mı!) olarak günümüz Türkiye’sinde bir çok insanın kafası bu kadar karışıkken herkesin ortak paydası olan Atatürk Milliyetçiliğine sahip çıkan Tercüman Gazetesi en doğru ve beni çok şanslı kılan bir adres…Bu adreste olma şansını bana veren,çok değerli ustalar Behiç Kılıç ve Ufuk Büyükçelebi’ye tek diyebileceğim kuru bir teşekkür olmamalı.Onların bu tecrübesiz insana açtıkları yolu yılmadan yürümeli ve bana duydukları güvenin doğru hedefte olduğunu göstermeliyim…Umarım…Ummaktan öte biliyorum yaparım!
Çünkü Tercüman’ın da her gün yazdığı gibi…gerçekten her sabah dünya yeniden kurulur ve umutlar tazelenir, güne yeni umutla başlar insan…Yoksa umut olmadan yaşam mümkün mü ki zaten?
Peki şimdi, var mısınız, benim; bu bazen pek çılgın bazen de pek heyecanlı kişiliğin umutlarını, hayallerini,başından geçenleri dinlemeye?
Siz varsanız, bende hikaye,umut,heyecan çok…Anlatırım!
Kıvanç ‘tır benim adım, trajikomiklikte ben hep varım!Eh madem anlatırım dedim,bi deneyelim bakalım!
Aslında her şey, benim adımın konması ile başlıyor! Gerçekten! Ben başıma gelen türlü komik,trajikomik ve ilginç olayların kahramanı olmamı tamamen ‘ismim buysa yaşayacaklarım budur ‘a bağlıyorum.
Niye mi?
Küçücük bi kız çocuğu düşünün, hem de üstelik tek çocuk (tek çocuk olmanın hayatı daha da zorlaştırması konulu kitap bile yazabilirim!) …Ve ismi Kıvanç…Kötü niyetli mahalle arkadaşların kızdırmak için ‘erkeeekk Kıvaaançç erkeeekk Kıvançç’ diye bağırabiliyor o zamanlar, ben küçük ve iyi niyetli bi kız çocuğu iken....Ve o zamanlar her sorana…’Aaa Kıvanç mı ismin, niye ki ,Kıvanç erkek ismi değil mi diyene’…bağırmak istiyorum...’Babam kız da olsa erkek de olsa ismimi çoktan belirlemiş ben doğmadan, kıvanç duyuyor işte benimle, daha ne!!!’
Biraz büyüyünce, bu açıklamama, ‘ hadi be ordan ,baban bal gibi erkek beklerken sen gelmişsin, o da hayal kırıklığına uğramış ama ne yapsın kızım oldu ama bari ismi erkek kalsın demiştir’ diye babamı ve annemi sorgulamama sebep cevaplar alıyorum!
O kadar etkileniyorum ki ismimin böyle konu haline gelmesinden o yaşlarda, hayal ediyorum, ismim ‘Deniz’ miş diye düşünüyorum, hem ne güzel ismim Deniz olunca gözlerim de mavi,saçlarım da sarı bir kız çocuğu oluyorum hayal dünyamda! Ama sonra büyüyünce aslında Deniz’lerin sarışın,mavi gözlü kızlardan oluşmadığını,gayet yoğun miktarda esmer ve erkek Deniz de olabileceğini fark edip, seviniyorum anlamsızca!
Çalıştığım işlerde temas halinde olduğum müşterilerin, özellikle sekreterlerin, sesimi duysalar da ismimi duyunca ‘Kıvanç Bey ay pardon Hanım’ demelerine aldırmamayı öğreniyorum sonra…Ama yurtdışı ile çalışmaya başlayınca Sırbistanlı bir adamla yaptığımız telefon görüşmesinden sonra ‘Mr. Kivang’ diye bana mail göndermesi artık ismim değil yoksa sesimde mi bi problem var şeklinde düşünmeme sebep oluyor bir zaman! Yoksa Sırp adamda da olacak değil ya ‘Kıvanç erkek ismidir’ önyargısı!
Fakat dedim ya, şu yaşadığım 28 yıllık hayatımda başıma mütemadiyen enteresan bişiler gelip,değişik insan tipleri beni buluyor ya…İsmim aslında benim kaderimi belirliyor işte…
Bir gün ; bundan 3 sene önce ofiste fellik fellik bir iş yetiştirmeye çalışırken gelen telefon ve o telefonda bana verilen haber ile Aziz Nesin’in karakterlerinden biri miyim acaba ben diye irkiliyorum!
Telefonda arayan babam, ve pek çok gülerek diyor kii…’Abblaa ‘ (burada babamın bana niye abla dediğini anlatamayacağım ama öyle enteresanız biz, babamın genelde hitabı budur efenim bana!) ‘Ablaaa şimdi bize bi yazı geldi postayla’…
Devam ediyor gülmeye…
‘ Evet baba ‘diyorum… Acele konuyu alayım,çok işim var ; ben gayet maaşlı memur, aslında bir köleyim o zamanlar!...
Devam ediyor babam ‘Heh ,şimdi diyor ki burada’ .(.Bak hala gülüyor!)…’Sen kaçak mışsın Ablacıımm! ‘
‘Ne kaçağı baba yahu’ diyorum ,olsam olsam kaçık olurum ben!
Babam gülmesine devam ederek patlatıyor Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz kıvamındaki bombayı!
‘ASKER KAÇAĞI sın ablaaa, aranıyorsun!!!!’
İşte o vakit ben gülsem mi ağlasam mı bilemiyorum.Çocukluğumdan beri benim canımı sıkabilen bu isim artık bana bunu da mı yapacaktı,Pes yani diyorum!
Ama nasıl olabilir ki bu, nüfusta kaydım belli, nüfus cüzdanımın rengi belli, aman yahu onu bırakın ben benim işte bariz belli, yoksa kızları da mı almaya başladılar askere, ben kaçırdım, kafamdan tonla soru geçiyor!
Fakat işte olabiliyor, konu bensem, başıma bu da geliyor, kütüğümün bağlı olduğu güzide bir Trakya ilinin bir belediyesindeki memur yine önyargısı ağır basıp ismi görüp cinsiyetime kendi kendine karar veriyor sanırım ve ben yoklamalara katılmamış bir kaçak oluyorum 25 yaşımda!
‘E baba naapıcam ben şimdi ‘ diye panik oluyorum,çünkü ofistekiler de duymuş, ardı ardına espiriler patlıyor..Tam o hafta da iş için yurtdışına çıkacağım , herkesin dilinde aynı kurgu…’Heh sen şimdi gidicen havaalanına, pasaport kontrolüne giricen, işte orada yakalayacaklar seni, diyecekler ki kaçaksınız efendim’..Ondan sonra alacaklar beni, alıkoyacaklar,gidemeyeceğim hiç biyere…Hatta abartıp kadın mı erkek mi bu diye kontrole sokacaklar seni diyen bile çıkıyor işyerimde…
Ben acilen duruma el koymak için arıyorum nüfusumun kayıtlı olduğu güzide Trakya ilinin belediyesini,birkaç doğru insanı bulmak için yapılan telefon görüşmesinden sonra ulaşıyorum doğru memura! Merhaba diyorum,ben Kıvanç…Asker kaçağı olan! Karşımdaki memur şaşkın, ‘Hanımefendi, ne kaçağı ne kaçağı??diyor…Ben de aynı şaşkınlıktayım ama ‘bu sorunu çözmemiz lazım’ diyerek 2 gün falan sürecek bir operasyona başlıyorum!
En nihayetinde, yazı gönderiliyor bizim evin bulunduğu semtteki karakola…Ben de gidiyorum oraya, elime yazıyı tutuşturuyorlar…’Aman’ diyorlar ‘bunu kaybetme,bu yazıyla gez!’ Bakıyorum kağıda.’ Kıvanç C.... askerlikten tecillidir..’’…Kalakalıyorum…Tecilli?? E muaf olmak daha iyi bir çözüm değil mi!
Bu aralar yine yurt dışına çıkabilirim, korkuyorum tecilim ya dolduysa , ya alırlarsa beni askere!!!
Demiştim ben değil mi! İsmimle başlıyor her şey, ve gerisi de kendine münhasır karakterimle birleşiyor! … Gülüyoruz sonra canım, iyi oluyor!
Gülün gülün siz de, gülmek herkese yakışıyor, bünyeye iyi geliyor!