Perşembe, Ocak 14, 2010

şimdiye kadar aklın nerdeydi düdük cemile!

Belki bu blogu bu kadar boşlamasam geçen gece o ana kadar pek severek seyrettiğim diziye gıcık olmicek,noluyo len bana verdiğim tepkiler sapıtma dozunu aştı diye kendime gelip psikologa mı yoksa psikiyatriste mi gitsem acep diye düşünmicektim...
Blogum bana terapi görevini görecekti belki de...
Ama yapamadım...Günler,aylar ve hatta yıllar gayet tam gaz ilerlerken,ve eskiden neredeyse aklıma her geleni yazmak için an kolladığım bu bloga elim gitmez oldu.
Bırak blogu telefonda mesaj bile yazasım gelmedi hiç içimden...
Sonra depresyon mu desem,bunalım mı artık adı her neyse habire kahve içmeye gelen kapı komşum gibi oldu...
Doğum yapan her kadın en azından bi psikolog görmeli dedi bir kaç gün önce bi arkadaş...5 yaşında oğlu olan ve 2 sene önce herkesi deli kendini akıllı sandığı bi dönem gittiği doktorla aklı başına gelen tatlı bi kadın kendisi...
Düşündüm de; doğru olabilir belki de...
Günümüz şartlarında herkes zaten sıyırmaya o kadar meyilli ki...Eskiden gayet doğal ve yaşamın getirdiği bi durum olan anneliği şimdiki kadınlar pek kaldıamıyo gibi...O kadar çok ciddiye alıp o kadar çok araştırıp taraştırıp proje haline getiriyo ki günümüz kadını bu anneliği...İşte hayat ondan sonra ananı belliyo ...

Yani bana olan sanki bu...ya da biraz daha ötesi...

Fakat işte önce ;elimde 3 tane bit boyunda oyuncağı fişi olmadan değişim yapmaya çalışıp başaramaz ve mağaza müdürü genç çocuğa deli gibi kızarken kendimi görünce...(ben eskiden her türlü tezgahtar ya da kibar adıyla satış danışmanı bidi bidi... arkadaşlara en dost tüketiciydim!)
Sonra o dizideki sahnede kendi kendime konuşup dizinin en has kadınına küfrederken halimi farkedince...
Dur tatlım,dur bebişim dedim...Sen istersen artık git bi psikolocink destek al,bu böyle olmicek...Dizi karakterlerinden tut mağaza elemanlarına herkes senin hiddetinden nasibini almaya başladı...Zavallı kocan,anan baban ve hatta bi denecik baldan tatlı kızoşun tehlikede!
Gitmedim hala hali hazırda bi yere,birine...Çok heyecanlıyım gidip de ne anlatıcam zaten gevezeyim,bu delilik halimle bi de tur bindiricem eski gevezeliğime diye endişedeyim...Ama gidicem...Karar verdim,ben de gidip o sahtekar terbiyesiz Cemile gibi oturucem o koltuğa...anlatıcam da anlatıcam...inanıyorum,blogum bile faydasını görecek o koltuğun.İçimde iyi hisler var...bak buraya yazarken iyice inandım...Du bakalım gidiim görücem.

Ama gitmeden anacım...
O cemile terbiyesizine iki çift lafım var...
Ulen dedim çünkü o an; bloga yazıyor olsam kesin bunu yazardım...Sonra dedim ki salak, parayla mı kendi bloguna kendi yazını yazmak...Yuh artık bırak bu tembelliği...bari bunu yaz...belki gerisi gelir...

İşte o Cemile oldu beni uyandıran...Bu haftaya kadar pek hevesle izlediğim 'Bu kalp seni unutur mu' Cemilesi...
Ben ki inanırım aşka...Aşık olanın gözünün bi mok göremeyecek kadar şuursuz olmasına...Evli insanların da arasına başka bir aşk girebilitesine,böyle bir durumda talihsiz bi olay olmasına rağmen yine de aşkın gücüne...

Ama çocuk konusunu öyle işlemicekti canım cicim o dizi...Sen çocuğu doğur,tamam...Sonra diğer adama iyice aşık ol,o da tamam...Ayan beyan adamla başla fingirdeşmeye,ve hatta dürüstlük adı altında kocandan da ayrılmaya uğraş o da tamam..
Hiç lüzumun yokken,hatta maaş bile belki almazken genç kız tripleriyle okula gider gibi o işe git,aşık olduğun adamla dizdize göz göze çalış...Olur o da olur...minnacık bebene bakıcı,annen ve bazen kardeşin baksın...
Sonra kocan iyice kıllansın,kıllandıkça delirsin ve en son gidip trafik kazasında yatalak olsun...Sen yine de git o adamla çaresizce fingirdeşmeye devam et...Peki...
Adamla el ele gözgözelik yetmesin,yeni yetme gençler gibi boş evlerde işi iyice ilerlet....
Ve de hamile kal...Ha bi de raporu romantik bi belge gibi sakat kocanın da hala yaşadığı evde sakla...Sonra kocan tam da ayrılmaya ve sana o sadece sepet gibi elinde tuttuğun çocuğunuz ve aşık olduğunn adam ve yine sepet gibi tutacağın bir diğer yeni doğmasını istediğin çocuğunla yeni hayatına gitmene izin vereceği günün gecesi o raporu bulsunn...
Ve sana git Cemile tamam desin...Ama çocuğum benimle kalacak diye eklesin...
Ve sen o an yıkıl...
AMA AMA kızım...Onu benden ayıramazsın diye ağla..Annesiyim ben onun diye hönkür...
Hade leeennn derler...derim len ben sana...

Çocuk sahibi olmak kolay Cemilecim...Bak 2.yi de yapıveriyodun az kalsın...
AMA o çocuğun sorumluluğunu almak öyle kucağında emanet havlu taşır gibi olmuyo tamam mı canım benim:)

2,5 Senedir sütüydü,gazıydı,dişiydi,sosyal hayatıydı,2 yaş sendromuydu,otuydu mokuydu...aha bak bööle senin gibi dizi kahramanıyla annelik yüzünden kavga edebilecek kıvama geldim len ben!

Senin gibi anne olmaz olsun,de git karşımdan,o bölüme kadar sana verdiğim desteğe yazıklar olsun,nasıl düşünememişim napıo len bu kadın ,insan kedisine bile daha çok bakar,çocuğu habire bırakıp bırakıp kaçıp sevgilisine gidiyo diye farkedememişim, o aşk ortamlarının gazıyla pek doğru bakamamışım diziye!

Ben de Cemilenin karakterinde olsam en az 5 çocuk doğururum,Tayyibimin Türkiyesine de katkım olur,ne 2 yaş sendromu bilirim,ne gam ne keder....

Ama öyle olmuyo işte bu işler...

Neyse işte sayın arkadaşlarım...Ben kafayı fena bozmuşum...En kısa zamanda tamir ettirip geleceğim umarım.

He bu arada...
Diloş'u anlatsam Cemile ile garibim çocuğundan daha iyi dizi olur bizden...
2 yaşının ennnn parlak günlerinde yaptığımız Amerikanya seyahati, sonra 1 ay yaşadığımız Bodrum günleri,geceleri, sonra Diloş Hanımın oyun grubuna başlamasıyla şenlenen evimiz...Ahh ah konular çok da...
Resim falan yükliim ben bi ara...
Doktor moktor hikayelerimle bi yerden başliim artık..
Gelmiş gelmiş..
benim bi içim vıoarggghh diye fena kabarmış,anladım..anladın sen de onu da anladım.
e o zaman hadi kal sağlıcakla...
gelirim.
çok öperim.