Cumartesi, Mayıs 27, 2006

Kıristıl (28) ; tek çocuk ve arkadaş bağımlısı...

Tek çocuk olmak zor şey diyorum kimse anlamıyor..Ya da genelde tek çocuk olmayı insanlar şımarık olmakla eşdeğer tutuyor..Tamam, azıcık buldumcuk olabilir bu tek çocuklar, ama çok da kötü karakter sahibi değildir canım bu abiye,ablaya kardeşe hasret insanlar...

Çocukluk döneminde, anneyle oyun bi yerde tat vermemeye başlamasından mıdır, Ergenlik döneminde,canı sıkıldığında eve gelip sataşacak bi kardeş bulamayıp anneye yeterince sataşma ve ızdırap yaşattığından mıdır..aileden önce arkadaş kavramı daha da önemli hale gelebilir bu tek çocuklarda..İç dünyanda, ama en iç dünyanda aile herşeyden değerli olsa da, pratikte hayatı yaşarken arkadaşlar daha mühim bi yer arz edebilir..

Zamanla ,artık evlenince falan aslında anne babayla vakit geçirmenin arkadaşlarla vakit geçirmekten daha kıymetli bir hal alması gerektiği anlaşılır..Ama o zamana gelene kadar öyle duygu fırtınaları yaşamıştır ki bu tek çocuk, arkadaşları için öyle sıkıntılar çekmiştir ki ailesini karşısına alıp,bazı arkadaş sandıklarından kazık yedikçe, ya da kendi verdiği değeri karşısından alamayınca anlamaya başlar hayatın gerçeklerini..

O kadar zor ki benim için hayatımdan insan çıkarmak..Bunun tamamen en baş sebebinin tek çocuk psikolojisi olduğunu düşünüyorum...Ve hayatımda anlamsız sıkıntılar yaratan, bu; insanlara gereksiz değer verme ve sonra o verdiğin değerin gereksiz olduğunu anlayıp üzülme,sinirlenme ve buna rağmen bu sefer de yaşanmışlıklara kıyamayıp o gereksiz insanı hayatımdan söküp atma evreleri o kadar uzar ki ..bu sebeple allerji komasına giricem bi gün diye korkuyorum..

Daha anaokula başlamadan,henüz çok küçükken başladı arkadaş,dost edinmelerim her insanda olduğu gibi..Mahalleden arkadaşlarım oldu en önce..Bi dolu komik çocuk kavgaları,ama bi o kadar güzel anılarla o mahalleden arkadaşlarım büyüdü, kimileri hayatımda hala var, kimileri ise kendiliğinden,tarih oldu..Ama hiç kötü anacağım, beni çok üzen çocukluk arkadaşım olmadı..Hee, kapıcı Halis Amcanın bizi 3 apartman boyu kovalamasına sebep olan ispiyoncu bi arkadaşım vardı..Hani oyun oynarken sokakta çok sıkışırsın tuvaletin gelir ama eve de çıkmak istemessin, hem oyundan uzak kalmak istemediğinden hem de eve çıkarsan annen belki dışarı tekrar çıkmana müsaade etmez korkusundan..İşte bu korkudan dolayı altına yapmak üzere olsan da oyuna devam etmeye çalışırsın..mesela saklambaç oynarken ben çok hatırlarım, 2 koşup bi yere çömdüğümü ki çömelince azıcık da olsa ertelersin sıkışma hissini:)..İşte yine öyle hem benim hem de apartmandan bi arkadaşımın çok sıkıştığı ama eve gitmeye niyet etmediği bi gün, bizden çok daha muzur arkadaşım ,gelin size tuvalet buldum diyerek,bizim apartmanın bodrumuna götürmüştü bizi..bakın burada sizi kimse görmez diyerek..aa biz 2 saf salak, büyük bi mutlulukla orayı tuvalet için ideal bi yer sanıp tam rahata erecekken, bizim kapıcı Halis Efendinin gür sesiyle kendimize gelmiştikk, yukarı merdivenlerden bağırarak aşağı doğru yaklaşan bi ses..
Nasıl kendimizi sokağa attığımızı hatırlamıyorum...şortlar üzerimizden düştü düşecek,tam da toparlayamamışız kendimizi..ama Halis Efendi kovalıyo bizi, kaçmak gerek diye deli gibi koşmuştuk, hala tuvalet sorununu halledememiş olarak! ..Bize bodruma indirip, sonra koşarak Halis Efendiye ispiyonlayan ve sonra kıs kıs gülerek bizi seyreden arkadaşımın ilk değildi bu yaptığı, son da olmadı:) Ama hayatımda uzunca bi süre kaldı, arkadaşımdı..kolay çıkamazdı..

Sonra ilkokulda oldu bi dolu arkadaşım..dostum dediğim ise 2 taneydi..Okul bitip, herkes ayrı okullara dağılınca, bi süre görüşmeye çalıştık ama kısmet değilmiş, ilkokulda kalan dostlarım oldu onlar da...

Ortaokulda,yeni bi sınıf,kimi ilkokuldan tanıdığım eski arkadaşlar, çoğu ilk defa gördüğüm yeni insanlar..Hazırlık sınıfında yediğim içtiğim ayrı gitmeyen,canımı bile vereceğimi sandığım bi arkadaşım oldu, sonra canımı verecek kadar mühim bi insan olmayacağını anladım.. iyi ki de öyle oldu ve yeni bir dost giriverdi hayatıma hazırlıktan sonraki orta 1 de...Hala sesini duymayınca bi kaç gün içimin rahat etmediği, araya bazen aylar girse de buluştuğumuz an sanki dün görüşmüş gibi olduğum Esrucanım ile buluştum,o diğer arkadaş grubumu terk edince..

Lisede okul değiştirdim,herkes yeniydi ve çok zor olacağını sanmıştım bu yeniler arasında enerjime kaynak olacak arkadaş bulmanın..Ama kolay oldu, müdür bir cuma günü törende disipline ters hareket ettiğini sandığı Begocanı okulda alıkoyunca, serviste zaten süper muhabbet içinde olduğum 2 can arkadaşımdan biri olan bu baağyanı o alıkonma faslında herkesler gidip kimsecikler kalmadığında yalnız bırakamayınca çok can dostum oldu zaten o dakkadan sonra..Şimdi Berru bebeğine kardeş olacak Sarkıt ve Dikit gelecek İnşallah ilerde..

Üniversite ve sonrasında iş hayatında gerçekten çıkarsız,art niyetsiz dostluk bulunmaz sanmıştım..Ama oldu..yeni,güzel,can insanlar yine girdi hayatıma..

Sonraaa,Begocanla üniversitede samimi olan ve şu hayatta kıskançlık duygumu sadece arkadaşlarımı paylaşırken yaşadığım için bi dönem bana o duyguyu yaşatsa da, Müjdikcan girdi sonradan hayatıma..öyle utandım ki eskiden onu Begümden kıskandığıma,bazen içten içten kıl olduğuma:) Şimdi onlarsız bi hayat,hele onlarla geçmeyen bir haftasonu düşünemiyorum mesela..

Bi de arkadaş çevresi benden eksik kalmayan koca ile yollarımız kesişince, bu sefer onun arkadaşları ve onların kız arkadaşları, eşleri de eklendi arkadaş kontenjanıma..Doldu mu ağzına kadar bizim liste..Hepsiyle görüşmek isterken çok azıyla görüşür olduk bi anda..Kimileri koptu hayatımızdan hiç kırgınlık olmadan,ister istemez..Kimileri arada laf etse de görüşemiyoruz diye, ara ara buluşup iki lafın belini kırarız hala...

Ne diyecektim,nerelere geldim yine..

O kadar kötü bişey ki arkadaş eksiltememek, gereksiz insanları ayıklayamamak..Zaten negatif enerji veren bi insanla neden hala görüşmeyi sürdürür ki insan..Ama ben, tüm negatif enerjili arkadaşım dediğim kişilere bile pozitif enerjimi vermeye ısrarla çabalarım hep..Akıllanamadım bi türlü, az ama öz kavramının doğruluğunu bilmeme rağmen uygulayamadım hayatımda..

Bir de beni geçmişte ne kadar üzse de bi insan, aradan biraz zaman geçince unuturum ben o üzüntümü, sonra niye görüşmüyorum ki ben bunla diye düşünür,üzülürüm ah ne güzel günlerdi diye..Öyle de kine asla bulaşmayan ama bir o kadar salaklık derecesinde unutkanlığım vardır bu arkadaş konularında..Hele söylenen sözleri,konuşulanları hiç hatırlamam ki bu sonradan arkandan vurulmana kadar varabilecek tehlikeli bi durumdur..Hatırlamadığın sözleri kabul etmek zorunda bile kalabilrsin söylemediğin halde..

Hayatımda görüşmediğim ve neden görüşmediğimi bildiğim, yani bizzat kızgın olduğum ve bu kızgınlığı hatırladığım tek bi insan var..(dı)..Yani hayatımdan zor da olsa çıkarmayı becerebildiğim ki o kadar önemli yılların dostu falan da değildi ama ona rağmen acaba ben yanlış mı anladım diye düşünmüştüm bile onu çıkarırken hayatımdan..Ama aslında benim sevgimi, verdiğim değeri haketmeyen bi kaç lüzumsuz insandan biriydi..
3 sene kadar önce,Kuşadasında o insanla tanışmamıza vesile olan canım Handucanın yazlığndaydık, ve bu arkadaş arabayla Bodrumdan dönüyordu,araba diyorum motosiklet değil..Gayet 5 kişinin sığacağı,güzel bi arabası vardı o zaman..O gün gelip Handucanı da alacak evden ve İstanbul'a arabayla gideceklerdi.Ben de uçakla İzmir'den İstanbul'a geçecektim..Kuşadasından İzmir havaalanına da bu arkadaş giderken bırakır sanmıştım..4 günlük gittiğim bu tatilde orta boylarda olan bavulumu hazırlamış arkadaşın gelmesini bekliyoduk..Geldi ve sordum, beni de havaalanına atarsınız di mi Bencilgül(!) dedim...Kuşadası-İzmir Havaalanı arası da İstanbula giden yola ters bi istikamette değil, ve sanırım 1 saat falan sürüyo..ay hadi olsun 2 saat(ki diildi eminim) ..Önce bavuluma sonra bana bakıp,hayır arabanın ağırlık dengesi bozulur gibi gayet abuk bi cevap vermişti ki ben şaka sanmıştım..Hayatımda tanımadığım bi insana bile yapmayacağım bişi..O gün onlar o çok değerli arabasıyla Bencilgül ,Bencilgülün kardeşi ve Handucan(ki ona da bi süre bozulmuştum) İstanbul'a doğru yola çıktılar..Ve ben öylee kalakalmıştım...İnanamamıştım bunu yapan insan olabilir mi diye..
Değilmiş zaten..

Hayatta tek hatırladığım ve küs kalacağım insan ve hikayesi budur ki bu insan ne ilginç bi tesadüftür ki kocayla benim ilişkimin başlamasına ön ayak olmuş insandır..Tabii ki düğünümüzde yer almamıştır!

Onun dışında yok mu beni üzen,kıran..olmadı mı...oldu ..çok ağlamışımdır arkadaş kazığından..ama hiçbirini hatırlamıyorum şimdi..küs olduğum..asla görüşmem diyeceğim kimse yok aslında..

Ama dün, yine 1.5 ay önce ,tam olarak olmasa da yarı bilinçli olarak hayatımdan çıkardığım kişilik bozukluğuna sahip bir insanı yine ne gereksiz,küs kalmak ne saçma şey bu dünyada diye arayınca..yaptığımın ,değer verilmeyecek insana gereksiz değer vermek olduğunu konuşmanın ilk dakikasında anlayınca..pes dedim Kıristıl..insan hiç mi ders almaz geçmişten..Sen, bari bi Merhabamız kalsın mantığıyla aradığında o karşındaki otuz küsür yaşındaki kin ve ego şişkinliğinden çirkinleşmiş insan sana ''ben üzüldüm,şimdi sen üzül'' şeklinde saçma ve gerçek dışı Türk filmi repliğiyle cevap verince..artık kime ne değer vermen gerektiğini anlamışsındır diye umuyorum..Anladın di mi tek çocuk kişisi arkadaş delisi Kıristıl..Anlamadıysan daha sen çooook allerji olursun,çook!

dipçik not :gerçek hayatta bazen yanlış seçimler veya zorunluluklar sonucu yanlış insanlar arkadaşın olabiliyor..Ama dün gece bir kez daha gördüm ki blog arkadaşlığının tadı çok ayrı be..Rakımızı yudumlarken,gülümserken en samimi duygularımızla,içten kahkahalar atarken, etrafımız pozitif enerji ile çevriliyken..Deniz hoşgelmişken,Defne ne tatlı bi ablayken, Hande Burcunun en bi güzel kardeşiyken,Tuna o kadar güzel gülerken, Burcu pozitif enerji merkeziyken,Suspi fındığını bırakıp,yolları aşıp gelmiş ve her zamanki gibi her konuya,ortama %100 uyum sağlarken, Sugibi zaten 40 yıllık dostum gibiyken..ve orada olamayan bu blog sayesinde en bi canlardan olan arkadaşlarım bi gün yazmayınca ya da telefonda konuşamayınca,haber alamayınca merak ederken.. bu kadar güzel insan tanımışken..gereksiz insanları hayatımdan çıkarmanın vakti zaten gelmiş de geçiyomuş dedim..

Cuma, Mayıs 26, 2006

pergole..pergule..pergola.. laştırdıklarımızdan mısınızzz:)


Doğrusu pergola mı ola acaba?
Dün bütün bir gün, ''verandada pergola'' ya da ''pergolalı veranda'' tanımının ne kadar romantik bir söz öbeği olduğunu düşündüm, böyle iki kelime de kendi başına romantik geliyo,beraber daha bi romantik oluyolar bence:)

Ama bu duygusal anlarım annem,babam ve ustanın mutfak,banyo seramiği seçerken, dolap malzemelerine karar verirken, kapılar amerikan kapı olsun diyen ustaya karşı çıkan annemi dinlerken sekteye uğradı..
Yani aslında dün çok yoğun bir inşaat günüydü bizim için...

Bir gece önceden gittik annemlere kalmaya ki, sabah erkenden yola çıkalım diye.. Kocayı işe gönderdim dün sabah, sonra Mürefte'ye , babamın memleketine, üzüm bağları, zeytinliklerin diyarı sahil köyüne (peki kasaba da olabilir:)) doğru yola çıktık,annem,babam ve ben..Yani eski çekirdek ailem:)

Uzun zaman olmuştu böyle çekirdek aile olarak koca da olmadan uzun yola gitmeyeli..Çok eğlenceli olduğunu unutmuşum..Babam ve annemin o sürekli birbirleriyle anlaşamaz gibi gözüken ama senelerdir ilginç bi uyum tutturan uyumsuz hallerini yeniden yaşamak iyi geldi..Evliliğin aslında çok bilinmeyenli bi denklem değil, uyumsuzlukların uyumu haline seneler içinde gelmesini gördüm...

Böyle babam anneme takılır,kızar,kızdırır; annem babama laf yetiştirir şeklinde 2,5-3 saatlik bi yolculuktan sonra, babamın çok methettiği evin bulunduğu siteye girdik..Ben babamın kendi beğendiği şeyleri dünyanın en mükemmel olayı olarak görüp,anlattığını bildiğimden,hayal kırıklığına uğramamak için, çok güzel bi yer hayal etmemiştim..Ama gördüğüm bahçe ve deniz manzarası sonrası babamın ne kadar haklı olduğuna karar verdim..''Gizli Cennett ablaacıımm burasııı gizli cenneett..'' demişti babam(evet babam bana abla der:)).. gerçekten doğduğumdan beri senede muhakkak en az 2-3 kere gittiğim Mürefte'de böyle saklı bi site olduğunu bilmiyodum..Yoldan,diğer tüm evlerden uzak, deniz ve bahçe içinde sadece..

Eh,evin tipi de hoşuma gidince, bilir kişi olarak götürüldüğüm , evi yeniden yıkma ve şekle sokma çalışmalarına şevk ve sevinçle katılmaya hazırdım..Başladık evi incelemeye..Kapıdan girdiğinde hemen solda küçük banyo..3 basamak çıkınca açık mutfak solda ve salon devam ediyor verandaya kadar..Merdivenlerden 5 basamak daha çıkınca bir ara kat, ve orta büyüklükte bir oda...ki arka bahçeye bakan bu odayı annem bize uygun görmüş:), ..merdivenleri azıcık daha çıkınca, solda geniş bi banyo, azıcık ilerleyince küçük bir oda ve asıl geniş, deniz manzaralı balkonuyla annemlerin odası..Biz yokken siz kalırsınız bu odada Kıristılcıım diyerek gönlümü alınca annem, hemen aşağı en önemli konu başlığı olan verandaya indik..

Verandanin tepesindeki ahşap kapatmaya ve yandaki direklere pergola ya da pergole veya ustanın demesiyle pergule deniyomuşş..Daha önce bir restaurant adı olarak duyduğum bu kelimenin gerçek anlamıyla bizzat dün tanışmam cahil olduğumu gösterir mi bilemedim ama dediğim gibi kelimeyi tellafuz etmeyi çok sevdim:)

İşte bu pergolanın yeniden yapılması kararına vardık biz dün, ve daha bir çok şeye karar verip, tüm seçeceklerimizi bir günde seçtik dün..
Önce marangoza gidip, kapıların, mutfak ve banyo dolaplarının tipine, şekline,rengine, malzemesine karar verdik..Karar verdik dediğim doğru değil aslında ,dün haldur huldur seçtik bişiler ama eve dönerken 3 kafadan da ayrı ses çıkıyodu hala, böyle de uyumlu bi aileyiz biz:) Oradan ayrılıp, Malkara isimli güzide ilçeye gidip orada da mutfağa,banyoya, evin yerlerine döşenecek seramikleri,banyolarda kullanılacak vitrifiye(böyle miydi adı:)) yi seçtik..

Tüm bunları 3 saatlik şehirlerarası yolculuk üzerine sıcak bi günde yapmaya çalşınca insanın azıcık beyni bulanıyo tabi.hele hemen ardından tekrar o 3 saatlik yolu geri dönünce ertesi gün yani bugün, ne seçtik ne ettik hiçbişi hatırlamayabiliyo bu yorgun bulanık beyinler..ama olsun:) Dün halletik ya biz evin mühim kısımlarını..gerisi kolaayy..Dicektim ama..yok..Hiç kolay diil, daha gerisine henüz varamadık ki..Annem bugün geliyo ki yeniden mutfak dolabı kapakları beğenelim de gidip fikir değiştirelim diye.. Ikea'ya gidicez birazdan annemle..Ve iyice sarsılmış bi karar verme haline sahip olucez oradan çıktıktan sonra..

Bizim Mürefte'deki ev de, karma bi zevkin sonucunda abudik bişi olup çıkacak..Amaan, ister abudik olsun, ister gubudik..Denizin kokusu bile evi güzel yapmaya yetiyo..Hele bi bitsin ev..mangala bekleriz efenim..Şaraplar da bizden,Mürefte'den:)

Posted by Picasa

Çarşamba, Mayıs 24, 2006

güzel günler göreceğiz,güneşli günler!

İstanbul'un bu kadar içinde ama bir o kadar dışında gibi hissedebiliyomuş insan kendini..Deniz,havuz,güneş yetiyomuş insanın kendini güneydeymiş gibi düşünmesine..

6 aylık Berru hanım bile denizi,güneşi görünce gazını,uykusunu unutup tatil havasına girebiliyomuş:)

Pek güzel geçti benim tatilim,ülkemde olanlara üzülmek ve bu konular hakkında konuşmaya çalışmak dışında..

Yaz geldi şehrime, yaz geldi ülkeme..Güneşli günler geldi, hiç gitmesin dedirtircesine..

Güneşli günler ülkeme aydınlığı getirsin, sıcak havalar hepimize iyi gelsin... Posted by Picasa

Pazartesi, Mayıs 22, 2006

Türk'ün Türk'ten başka dostu yok..peki ya düşmanı?


Günlerdir,hatta aylardır aslında yıllardır izlemekle geçiyor ömrüm tüm olanları bu ülkede..

Bu blog tamamen eğlenceli,pozitif yazılar yazma amacıyla açıldı tarafımdan..Hayat zaten çok bunaltıcı, gülerek bakmassak bu üzerine üzerine gelen hayata hiç kolay olmaz yaşaması diye düşünüyorum..Tamam arada hiç mi canım sıkılmıyor, hiç mi bunalmıyorum, yazdıklarıma da yansıyor bazen, ama sonra hemen toparlanıyorum,sağlığım yerinde,sevdiklerim yanımda, daha ne isterim bu hayattan diyip,şükretmem gerek diye silkeleniyorum...

Ama ülkemin senelerdir izlediğim hali, son yıllarda,aylarda,günlerde içine girdiğimiz yol..Yol değil ki bana göre...Bu kadar düşmanı varken ülkemin bir de aynı toprakları,geçmişi paylaşan insanların düşman olması niye?

Senelerce izledi ben ve benim yaş grubumun insanları bu ülkede olanları..En azından biraz fikri vardı olan bitene karşı..ama sadece izleyip,fikir yürüttü yaşanan tüm hadiselere..Bizden sonra gelen nesil ise hepten apolitik ve yaşanan olaylardan bihaber büyüdü..Şimdi tamamen geçmişten kopuk bi nesil var ülkemizde..Geçmişi hatırlamayan, geleceğe odaklı...Fakat şimdi anlıyorum ben, geçmişi bilmeyenin geleceği olamaz sözünü..Geçmişte yaşanılanlar, bu ülkenin nasıl,hangi şartlarla kurulduğu, hangi aşamalardan, hangi zor dönemlerden geçtiği, bu ülke ve insanları üzerinde nasıl oyunlar oynandığı bilinmezse, şu yaşadığımız günlerin vahameti ve geleceğe yönelik kaygı yaşanmaz ki ...

Eğer benim kendi halinde sadece dini inancı gereği başörtüsü takan komşum ; hiç bi ideolojik veya politik görüşe yakın olmasa da bir gruba otomatik olarak başörtüsü taktığı için dahil edilecekse, ben başımı kapamadığım ya da açık yakalı bi bluz giydiğimde bazı çevreler tarafından dinim ve inancım araştıralacak,eleştirilecekse, gayet güzel anlaşıp giden bu iki ''normal'' insan zorla, ülkeyi kaosa sokmak için anlamsız tartışmaların içine konulmaya çalışılacaksa...Huzur kaçtıysa bu ülkede..Cinayetler ''başörtüsü'' kılıfı ile devletin yargısına kadar uzandıysa...
Silkelenmenin vakti gelmiştir çoktan..

Sadece izlemek beni rahatsız ediyor artık..İzlemek ve canım ülkemin düştüğü ve gittiği hale sessiz kalmak bana, bize, bu ülkeyi seven ve geleceğinden endişe duyan insanlara zarar veriyor artık..Sessiz kaldıkça biz, birileri bu ülkeyi babasının çiftliği sanıyor..Hep böyle oldu senelerce, ama bu çifliği artık birileri yangın yerine çevirmeye başladıysa, o birileri, bu ülkeyi yakmadan biz o ateşi söndürelim artık...

Bir daha O'nun gibisi gelmeyecek artık..eminim...Ama büyük önderimizin ve kocaman yürekli büyük Türk halkının, dedelerimizin canıyla dişiyle savaşıp koruduğu güzel ülkemiz, kurduğu cumhuriyetimiz tehlikeye düşüyosa, hele ki yine bu ülkede yaşayan insanlar tarafından tehlikeye düşürülüyosa, O'nun tırnağı olacak birini bile beklemeyi bıraktım ben..Bu vatana,düzene,huzurumuza yine biz sahip çıkarız, çıkmalıyız o zaman..

Ben, ilerde doğacak çocuğuma daha güzel şartlar nasıl sağlarım diye düşünürken, kim , hangi hakla, bizim içinde yaşadığımız bu ülkenin şartlarını , düzeni bozmaya kalkabilir, hangi hakla en basidinden başörtüsü gibi herkesin dini iradesine bağlı olan bir olguyu kalkıp da düzen bozucu, halkı bölücü, ülkemi tehdit edici bi unsur haline getirebilir? Kim???

Çocuğum, güzel günlerde yaşamalı..en azından benim yaşadığım kadar güzel bir ülkede yaşamalı...Başörtülü Aysel Teyze ve mini etekli Ece Ablası olmalı çocuğumun da...Din siyasete karışmamalı bu ülkede, karıştığında olanlar ortada..Kabadayılar da siyaset yapmamalı bu ülkede, kabadayı olup da sonuna kadar korumalı cesaretini..bi laf dedi mi korkmamalı, halkın arasına karışmayı başarmalı..ama tepkilerden korkup halkın içine çıkamıyosa, zaten o halkın adamı hiç olmadı..

Nasıl yapmalı , ne yapmalı bilmesem de..Bu ülkeyi, huzurumuzu korumak için dimdik ayakta durmalı, artık sessiz kalmamalı..Uyanmalı artık , geçmişten ders almalı, O'nun sözlerini tekrar tekrar okumalı, geleceğe yönelik umudumuzu birlik olarak tekrar kazanmalı...

Perşembe, Mayıs 18, 2006

bir başkadır benim ilk Bodrum Tatiliiiiimmmmmm....:)


Evdeyim ya hamaratlığım da tuttu yaa, dolapları temizliyim,eski kutulara bakiim derken, tam 13 sene önce annem ve babama yazdığım mektubumsu notu ve şiiri buldum.Tam da Kuğu hanım Bodrum ,19 mayıs ve genç olmak üzerine bi post yazmışken, denk geldi işte..Sene 1993, Mayıs ayının 3'ü ..saat 8.30 da yazmışım...Lise 1deyim ve Bodrum'a daha hiç gitmemişim, ailemden ayrı tatile gitmişliğim 2 okul gezisi ve 1 gençlik kampıyla sınırlı..ve 19 mayıs 1993teki okul gezisine katılmaya hevesliyim..Bizim okulun gezisi olacaktı Bodrum'a, ama ne hikmetse iptal olmuştu, ve ben de illa gidicem ya bi şekilde, mahalleden arkadaşımın okulu olan bir Fransız Lisesinin turuna , o arkadaşımla gitmeye can atıyorum..Ama annem çok ters bakıyo bu olaya, hadi kendi okulum olsa neyse , belki bi derece, izin verecek bi ihtimal ama turu düzenleyen ve gidecek olan okulla o arkadaşım hariç başka bi bağlantım da yok:) Ben de naapıyorum, hemen kaleme kağıda sarılıp bir notçuk ve bir şiircik yazıp ,sabah servise binmeden yemek masasının üzerine koyup evden merak ve heyecanla çıkıyorum,akşam gelince ne diicek annemler diye tüm gün merakla okulda bekliyorum:)

Mektup ve şiir de şöyledir :

Canım Anneciğim!
Belki bu notu okurken güleceksin, belki kızacaksın.Biliyorum bu not senin kararını değiştirmez,hatta belki dil döküp duygu sömürüsü falan yaptığımı sanıp iyice kızabilirsin.
Haklısın,Bodrum'a gitmem sınırları zorluyor.Ama ne bir daha 15,5(onbeş buçuk) hatta 16 yaşında olacağım,ne de lise yıllarıma geri dönebileceğim. Şimdi benim saçmaladığımı düşünüyorsun ve uçlarda olduğumu düşünüyorsun.Hem Yay burcu insanı böyle olurmuş,napıyım!
Ne diyordum,bu gezi benim için herşey değil ama ileride anlatacak çok güzel bir anı!Ve sakın bu geziye katılırken,sizi suistimal ettiğimi falan sanma, çünkü gerçekten böyle bir geziye hazır olduğumu düşünüyorum,zaten beni İngiltere'ye göndermek istiyorsunuz,hazırlık olur!İşte böyle anne,şu an içimden geldiği gibi yazıyorum.Senin, ne kadar katı olsan da hep benim iyiliğimi düşündüğünü biliyorum ve bu isteğimi benim lehime çevireceğini umuyorum.X(arkadaşım) hazır,bekliyor! Ama ben, göndersen de göndermesen de SENİ SEVİYORUM(ama ne olur gönder)

şiire geçmeden nottaki anneye yağ çekmenin inceliğine,ama bi yandan alltan girip üstten çıkmaya hayran kaldım:) Ama en çok, yaşımı hem sayıyla hem yazıyla yazarak sanki çok büyük bi yaşmış gibi altını çizmeme bayıldım.Komik bi çocukmuşum vesselam:)

Şiir:
''İSTEKLERİM (Annem ve babama ithaf!)
Hep bu istekler mahvetti beni
Düşünmeden istediğim,deli gibi!
Hep bu istekler üzdü beni
Hayal kurdum ama çoğu hayalden öteye gidemedi

Hep bu istekler yıktı beni
Yaşamımı onlarla düzenledim
Onlarsa bozdu düzenimi

İsteklerdi annemle tartışmama sebep
İsteklerdi babamın sinirlenmesine gerek
İsteklerdi benim gözyaşlarıma renk

Hep bu isteklerdi
Benim kırılmama yol açan
Annemle aramda derin uçurumlar sağlayan
İsteklerdi sevginin yıkılmasına çalışan

N'olur isteklerim bu sefer sevindirin beni
Hayalden öteye gidip,yaşayayım gerçeği
Ama bu arada üzmeyin babamı annemi
Çünkü çok seviyorum ikisini ve isteklerimi!''

Hayır , isteklere insan muamelesi yapacak kadar salak mıymışım nedir, bir kişilik vermişim kendi isteklerime, bravo valla bana:) Çok uyduruk bi şiir olduğu doğrudur ama burada amaç tamamen Bodrum'a gitmek ve ebeveyn iknasını sağlamak olduğundan biraz daha zorlasam beste yapıp dans koreografisi bile uydurabilecektim sanırım:)

İşte böyle edebi bi izin koparmaya çalışmıştım tam 13 sene önce annemle babamdan..Sonuç tab ki olumlu oldu:) Annem beste yapma ihtimalimden korkmuş olacak ki, aman dedi gitsin çocuk, ama tabi önce gitti o okulun müdür yardımcısıyla falan görüştü, sözler alındı, ve ben geziye gidecek sadece 1 kişiyi tanımama rağmen Bodrum hayalim öyle derindi ki izin aldığımı öğrenince çıldırdım sevinçteeen:) Sonuçta kendi okulumla deli gibi eğlendiğim bi Ankara gezisine gitmiştim, tamam Bodrum'a da lise arkadaşlarımla gitsem,kendi grubumla olsam süper olurdu ama, bu mahalleden arkadaşım X le gidiyosam, o zaman onun arkadaşlarıyla kaynaşır eğlenirim diye düşündüüümm..Ama bi konuda yanılmışımmm, gezinin ilk dakikası anladım fekat geç olmuştu:)Hani, insanı tatilde tanı derler ya, ben de bu çok sevdiğim mahalle arkadaşımı,daha çok yaz tatillerinde görüp güzel vakit geçirirdim, ama okul arkadaşlığı başka bişi tabi..Okul ortamı farklı bişi tabi..Benim okulda halim ne ise sokakta oynarken de aynı delilikte bi insandım..Ama meğer bu canım arkadaşım mahallede bana çok tatlıydı ama ya okulda?

Bodrum'a gidicem diye sevinçle annemin boynuna sarıldıktan sonraki 2 hafta boyunca okul çıkışları alışverişlere gidildi yine güzel ve eli öpülesi yüce insan annemle:) Hiç unutmam, o zamanlar Benetton'un polo yaka yakası başka renk kendi başka renk fosforlu renklerde t-shirtleri vardı, ben de ondan ve altına da o yaka renginden turuncu çok güzel kıpkısa bi şort almıştım..Altına da aynı renk espadril mi giyiodum şimdi hatırlayamadım bak:) Neyse bikiniler ,terlikler alındı,kot,şort herşey hazıırr..Bavul da yapıldı vee, sabah erkenden Harbiye'ye gidildi..Annem ve babam endişeli, ben heyecanlı..Otobüsler kapıları açmış,liseli yüzlerce tip otobüsün etrafında, bavullar yerleştiriliyo,herkes gülüşüyo,ben de merakla arkadaşıma bakınıyorum, bi an önce görsem de arkadaşlarıyla tanışsam da keyifle maceralı yolculuğa başlasak diyee...Neyse arkadaşımı gördüm bi otobüsün yanında ailesiyle..Benden farkı yok, benim gibi yabancı gibi duruyo kendi okul arkadaşlarının yanında..Beni görünce sevinçle kucakladı..Ben de sınıf arkadaşları henüz gelmedi herhal diye düşündüm..Neyse otobüse bavulları verdik,annemlerle öpüştük,vedalaştık,bindik otobüse yerimize oturduuk..Neşeyle herkes bağırış çağırış biniyo otobüse,ben ve arkadaşım hariç herkes birbiriyle şakalaşıyo,nası sıcak bi ortam, ama benim arkadaş ortama benden daha yabancı..Henüz otobüs kalkmamış ve ben acı gerçekle karşı karşıya kalmıştım,canım arkadaşım walkmani kulağına takıp,amma gürültü yapıyolar diyince bana,o neşeli otobüs ahalisini,yani kendi okul arkadaşlarını kastederken...İyi ama ben son okul gezimde türlü fırlamalıkların kahramanlarından biriydim,otobüste eğlenmeye başlamiceksen nerede eğlenicektin ki..Hayır, bi selam bile vermeyen bu insanlar ile bu tatil nası olacaktı ki,ben bu Bodrum tatilinin otobüsünde gariban gibi koltukta sinerek geçirmeyi planlamamıştım kii..diye düşüncelere dalarak mutsuz bi suratla annemlere el sallamışım..Annem o an anlamış derdimi ama yapacak bişi yoktu,bindin o otobüse,gidiyodun kıyamete demişti sonradan:)

Tüm yol boyu, epey bi saat ediyo bu, özenerek seyrettim şarkılı türkülü bol şamatalı otobüs ahalisini,insanlar öyle yok sayıyodu ki arkadaşımı,ve dolayısıyla onun arkadaşı olarak beni, mola yerinde tuvalete girsek, otobüs de kalksa yokluğumuzu farkeden olmazdı o derece..Ben de tüm molalarda tuvaletlerden uzak durarak bişi içmemeye gayret ederek geçirdim o seyahati:)Arkadaşım ise kulağında walkman, bazen uyuyarak bazen hayallere dalarak,benim gibi geveze bi insanla pek konuşmayarak kafamdan geçen tüm düşüncelerin içimde kalmasını sağlayarak çatlattı beni yol boyu:) Otele vardığımızda mutsuzluk ve uykusuzluk had safhadaydı bende..Hele oda seçimindeki hayal kırıklığım kendi okulumu ve arkadaşlarımı ciddi derecede aratır olmuştu..

Kimse bizimle aynı odada olmak istemedi..kimse..Biz kala kala, yine kimsenin tercih etmediği ve yok saydığı 2 kızcağız ile aynı odada olmak zorunda kaldık..İki ''neden bu geziye katıldığı anlaşılmaz'' kızcağızz:)Hiç alışık olmadığım bir grup dışı kalma halim vardı ve nitekim bu hal olağanüstü hal olarak sadece bi kaç saat sürdü..Odalara yerleştikten sonra akşamüstünün güzel güneşi vurduğundan Bodrum'a hayallerimin tatil beldesine, uyumayı düşünen arkadaşıma çıkışarak , 3 günlük tatilde uyuma lüksü yok canım benimm dediim, ve zorla bikinileri giydirerek, deniz kenarına indirdim arkadaşımı..Orada pek çılgın eğlenen 3 kız gördüm indiğim an, aradan 15 dakika geçmemişti ki kızlarla akşama giyeceğimiz kıyafetleri tartışır ve nereye gideceğimizi planlar olmuştuk..O ara öğrendim ki bu otobüste selam vermeyen kızlardan biri arkadaşımın sınıf arkadaşı,diğer bi alt sınıftan bi kız ve diğeri de o kızın kuzeni,benim gibi dışardan gruba dahil olan ama benim gibi kabus bi yolculuk geçirmeyen bi kız..Bi anda hatırlamıyorum nası samimi olduk, gülmeye başladık,arkadaşım şokta bu arada, kendi sınıf arkadaşıyla yaşadığımız bu samimiyet ile ilgili..

Akşam yemeğinde aynı masayı paylaştık kızlarla,o güne kadar çok makyaj yapmamış bana makyaj yaptılar,bi güzel süslediler bi de bu kızlar, ve daha ilk geceden çok eğlenmeye başlamıştıık..Otel Bodrum'un içine çok yakın olduğundan yürüyerek Hadigari'ye(ahh ah o zamanlar ne güzeldi:)) gitmeye karar verdik, ama bu arada aynı otelde çeşitli Fransız,Alman okulları ve öğrencilerinin olduğunu, bu gruplardan bi kaç yeni yetme delikanlı kardişimizden yemekte, masamıza gönderdikleri şarapları (şaraplar yemekle tabiki bedava verilen şaraptı,öğrenci kişilik için güzel yöntem:)) görünce çok maceralı bi 3 güne başladığımızı anladıık:)

Neyse,biz bu yeni arkadaşlarımız ve benim canım arkadaşım , bi anda bu oteldeki bi kaç genç çocukla Bodrum'a yüricez derken ,taksiye binmiş olduk..Sonra nası yaptık hatırlamıyorum ama onlardan kurtulduk ve barları gezmeye başladık..Benim o güne kadar olan bar tecrübem daha önce anlattığım gündüz diskosundan ibaret ama ohoo sanki kırk yıllık alemci gibi meyva kokteylleri elimde, dıp dıs dıp dıs dans ediyorum kızlarla, nası eğleniyorum içim kıpır kıpırr:) Meyva kokteyllerine alkol koymalarından da olsa gerek hafif çakırkeyf de oluyorum ilk defaa..

Sonra yoruluyoruz bu yeni samimi olduğum kızlarla, otele dönüp orada havuz kenarında sabahlamaya karar veriyoruz..Hadi yürüyelim otele diyoruz,bu arada daha girdiğimiz ilk barda, benim arkadaş habire bana ağlamaklı sesiyle ayakkabı acıtıyo,başım ağrıyo,uykum geldi şeklinde yakarışlarda bulunuyo..gidelim de gidellim otele dönelim die Bodrum'a iner inmez başlıyo söylenmeyee,ben de yeni girmişim gece hayatına, ilginnç bişi olarak etrafımı seyrediyorum,kafamda Bodrum'a bi yer edindirmeye çalışıyorum,sırası diil ki ama hemen otele dönmek diye kızıyorum arkadaşıma..Otele dönmeye karar verince seviniyo bizimki, yürümeye başlıyoruzz, yolun ortasında kızlarla çan çan çene çala çala giderken, bi bakıyorum arkadaşım yok yanımda..Dönüyorum arkama bakıyorum, yine ağlamaklı, ayakkabı acıttı,yürüyemiiceem, diye sızlanıyo..Tamam o an tüm gece ağlamaklı sesini duymanın siniriyle haksızlık etmişim ona o sıra, hayır diyorum yüricez yaaa, vızırdama geell...Ama hayalimin tatili ve ben ağlayan bi ses duymak istemiyorum,üstelik onun okulda ağlamaklı bi insan olduğunu öğrenmişim..Mesela, kantine gidiyo bu arkadaşım,tenefüste, sonra sınıfa geliyo,biri yerine oturmuş ön sıradaki arkadaşıyla konuşuyo,sınıf arkadaşları ama bu konuşanlar,bizimki geliyo ''kalkarmısın burası benim sıram'' diyo..böyle bi tipmiş meğer benim arkadaş lisede..Benim tam ama tam tersiim..Hani ters kutuplar da anlaşabilir ama zor yaa zor bi insaan:)Ben o tatil anlıyorum ne kadar zor olduğunu:)

Neyse,zor bela, bizimki arkada ağır aksak yürüyerek, varıyoruz otele,odalara çıkıyoruz,kızlarla sözleşiyoruz bikinileri giyip inicez havuz kenarına, bi grup var aşağıda teyp getirmişler havuz kenarında parti veriyolar,ona katılıcaz..Hemen ışık hızıyla üzerimi giyiniyorum kii, bizim kız geceliğini giymi yatacak,diyorum X hayrolaa, hadi giyin üzerinii..havuza inicezz..Kızcağız aa olmaz hasta oluruz gece gece diyo..Ya hadi ama uyumayalım bu gece,aşağıda eğlenicez diyorum..bu yok diyo, ben yatıcam sen git..Hayır hayır ısrar ediyorum..Yok diyo ısrarla..Ben diyorum ki ama Xcciim,ya telefon çalarsa odada, babam ararsa, o zaman açma telefonu..Çünkü sen odadasın,ben yokum, delirir babam valla,geliverir Bodruma ertesi gün:)..Açma telefonu çalarsa o zaman diyorum..AA olmaz benim babamlar arayabilir,açarımm diyo..Ya açma deli misin, babam çıkarsa ne diicen diyorum..Havuza giriyo derim diyo..Saat gece 1 de falan! ..Ben bunu duyunca, tüm 24 saat boyunca ondan yana oluşmuş ola hayal kırıklığımın etkisiyle..Hayatımda ilk ve son kez, bi kız arkadaşımın üzerine yürüyorum..Bikinimi giymek için pantolonu çıkaracakken belimdeki kemeri çıkarıp yürüyorum hem de arkadaşımın üzerine!Delirmiştim sanırım, naapacaksam:) hayatta da bi kız kavgası yaşamışlığım yoktur,kimseye vurmuşluğum da:)..Kızcağız zaten ince narin bi kız, gözleri büyüyo beni öyle görünce, çığlık atınca anlıyorum yaptığım eşekliği! Hemen kendime gelip özür diliyoruum,o da üzülüyo, ikna oluyo, giyiniyo bikinisini, iniyoruz havuz başına..

Aşağıda eğlence,parti süper, herkes battaniyelerini de almış,tepede yıldızlar,karşımızda tüm ışıltısıyla Bodrum, hayatımın en özgür gecesi ve çok mutluyumm,kızlarla şarkılar söylüyoruzz..bu sırada tabi ki benim canım arkadaşım üşüyo,ve benden özür dileyerek saat de gecenin 3ü olduğundan babamın arama riskinin geçmesinin rahatlığıyla odaya gidiyo uyumaya..Ben? Ben, annemin özel olarak görüştüğü müdür yardımcısına dediği gibi çok bilinçli,sorumluluk sahibi,akıllı uslu ben:) Bodrumda ilk gecemi, o kalabalık parti grubu üşüye üşüye 4 kız kalıyoo, o ilk gecemi 4 kız, otelin havuz kenarındaki şezlongta uykuya dalarak geçiriyorum..Sabah ezan okunuyo sanırım, ben gözümü açıyorum, meyva kokteyllerinin etkisi hala geçmemiş, karşımda bir asker elinde tüfekle üzerimize geliyo görüyoruum.Kızlara bağırıyorum uyanın askerlerrrrr diye:) Sonradan anlaşılıyo ki o abi havuzu temizleyecek olan bi abi elinde de havuzu temizleyecek sopa gibi bişi var, ilk gecemin sabahı böyle bi kabusla başlıyo:)

Sonra sabah kahvaltısına hazırlanmak,kendimize gelmek için odalarımıza çıkalım diyoruz,Koşa koşa hocalara da sesimizi duyurmadan, odaya giricez..Kızlar giriyo..Ya ben?? benim canım arkadaşım uyumuş,bizim odadaki diğer 2 kız zaten top atsan uyanmaz tipler..Cama tıklıyorum..önce hafif sonra yüksek sesle arkadaşıma bağırıyorum..yok yok yook..duymuyo...saat sabah 6 ,ben bikinilerle kapıda kalıyorum:) Sonra tanışalı Henüz 24 saat olmuş kızların odasında buluyorum kendimi, bizim kız uyanana kadar o odada konaklıyorum..

Zaten o sabahtan sonra bizim kızı kahvaltı ve yemeklerde görüyorum sadece..Hayatımda olmadığım kadar umursamaz oluyorum, onun okuluyla gittiğim turda arkadaşımı kaderine bırakıyor, onun arkadaşlarıyla eğleniyorum..Sonra geri dönerken öğreniyorum ki bizim kızın başına gelmedik kalmamış,zaten bünyesi zayıf, bi de güneşten çok yanmış, komalık olmuş,hastaneye bile gitmiş...O an bile onun yanında olamıyorum..Çok ama çok bencil oluyorum..hayatımda ilk ve belki son defa o derece vurdumduymaz...Çünkü aşık oluyorum.. 3 gün de olsa ..Bodrum'u ve aşkı doyasıya yaşıyorum...

Tamam,gerçek aşk olmasa da, o an ben onu aşk sanarak, nası mutlu ve heyecanlı geçiyo Bodrum tatilim..
İyi ki o şiiri yazmışım, iyi ki annem babamı bu 19 Mayıs tatiline ikna etmişim diyorum..

Sonra İstanbul'a döndükten sonra, bi süre görüşmesek de o arkadaşımla, o ne kadar hayatta en ufak bişeyden mutsuz olarak yaşasa da ben o kadar mutlu olmaya çalışıyorum..ama yine de bu arkadaş olmamıza engel değil..Benim onu o tatilde ihmal etmemin de engel olmadığı gibi..Aşıktım ya, lise döneminde aşk herşeyi afettirir:)..Tekrar barışıyoruz arkadaşımla, hala da görüşüyoruz ara ara..Bi daha tatile çıkmadık beraber ama:)

yazmışım ya notta ..bu gezi benim için herşey değil ama ileride anlatacak çok güzel bi anı ..oldu ..evet:)

19 mayıs,Bodrum..gençlik..güzel şey bee..

Herkesin 19 mayısı kutlu,mutlu olsun şimdiden..genç kalın,spor yapın:p

ağaçsız orman

aşağıdaki zırtapoz 2 çiziktiriğe vaktini ayırıp yorum yazan canım arkadaşlarım, ben çok utandım yahu:) mouse ile çizmemiştim ama onu hemen bildiriim, barnaaamla laptopta çizdim o 2 tipi..
mouse ile çizmenin daha zor olduğunu sizin yorumlarınızdan anlamıştım, hemen onu da denedim..evet o daha da zormuşş..işte yandaki koca dudaklı abi mouse ile çızıldııı:)
hele isim yazmak mouse ile daha da zormuş paintte,bknz bu abinin ense tarafı:)

bu kadar güzel yorumdan sonra bi gün kursa başladım ben diye bi post görürseniz, şaşırmayın, zati biraz beni tanıdıysanız şaşırmayacağınızı biliyorum:)

sanat ruhu kabarmış kıristıl iyi geceler diler:) sanatsız bir toplum ağaçsız ormana benzer...:) diye de ekler! Posted by Picasa

Salı, Mayıs 16, 2006

ve kıristıl painti keşfeder:)


Tabi ki painti ilk keşfeden ben olmak isterdim, kısmet diilmiş..:)

Utanç verici belki ama bilgisayardaki paint programını seneler sonra dün gece keşfettim:) hep özeniyodum, bloglarda resimli şemalı postlardan ben de yapmak istiyodum,dün gece painti kazara görüp kendimi çizgilere veriverdim..Vere vere, ilk eserlerim şu yandaki tipitipler:) oldu..

Bilgisayarda resim çizmek ne kadar zor bi işmiş,gözünü seviim kalemlerin,boyaların,teknoloji de bi yere kadar dii mi canım:) Bu tabi ki benim gibi teknolojiden anlamayanlar için geçerli,yoksa görüyoruz süper yetenekli tatlı arkadaşlar neler yapıyo:)

ben gidiim de biraz daha çalışiim, ağzı burnu yamulmamış, zanlıların robot resimlerinden olmayan bi tip çizersem gelirim:)  Posted by Picasa

Pazar, Mayıs 14, 2006

harcamak...

Taraftarı kadar inancı olsaydı o milyonluk oyuncuların şimdi ben sinirle bu satırları yazıyo olmazdım.
Bir Beşiktaşlı olarak, benim bile kalp krizi geçirmeme ramak kaldığı maçı bu kadar basiretsiz oynayarak kocamı ve evimi derin sıkıntı ve üzüntüye boğan Fenerbahçe takımını kınıyorum...

Yıkayıp kurusun diye astığım bayrak,şimdi evin en görünmez köşesine fırlatılmış durumda..

Helal sana Fenerbahçe,Adnan Polat'ın haftalardır o çok konuşan çenesini susturamamış ve ne hikmetse haklı çıkarmış olduğun için..

Helal sana, tüm takımların sana karşı olduğu cephede, adam olup, takım olup kenetlenemediğin,gereken cevabı veremediğin için..

O aldığınız paralar, burnunuzdan gelir herhalde diye umuyorum...Harcamak kolay parayı ama ya şampiyonluğu harcamak?..Siz bu taraftarın yüreğini harcadınız, bakalım taraftarı nasıl kazanacaksınız?

Cuma, Mayıs 12, 2006

tek tek basaraaktann bade süzereektenn inci dizereekteen gel caanım gel ammaaan:)

Aslında bugün,tüm hafta neler yaptığımı yazacaktım,günlük tadında..

Pazartesinden beri çok başarılı ev hanımı olma denemelerimi,dolayısıyla yaptığım yemekleri,sonracııma Salı günü gerçekleşen en bi güzel,en bi sıcak Age25-kıristıl buluşmasını(evet artık o bir age 25,öyle görünüyor çünkü:)) ondan sonraaa, haftabaşından beri uğraşıp,kocayı ikna edip,gemi turunun parasına kadar ödeyip,sevinç çığlıklarını attıktan sonra,Müjdikcana haber verip,''hadi sen de ödemeyi yap'' dediimde,''kızım ben izin alamıyorum şirketten sanırsam'' demesini ve 3 gün süren Müjdik hanımın izin alma sorunsalını ve sonunda izin alamayıp,dün akşam saatlerinde hayallerime bu kadar yaklaşmış ve her şartı uygulamışken planı Müjdiklersiz yapmayız diyerek rezervasyonu,ödemeleri iptal ettiğimiziii...Ve fakat kafasına takmış Kıristıl'ın bu yazı gemi turuna gitmeden sonlandırmayacağına ant içtiğini bunun içinn yeni gemi turları araştırdığını, sonraaa sonraa, dün kaç aydır görmediim Melik hanıma gittiğimi, gitme sebebimin telefonda konuştuumuzda hem özlediimi hatırladıım hem de telefonda anlattığı, kocasının Hıdrellez sabahı dileklerin yazılı olduğu kağıtları deniz atarken denize düşme olayına katılarak gülmem ve onların evde tekrar canlandırılarak anlatımını dinlerken daha çok güleceğimi bildiğiim ve giderek bunu gerçekleştirdiimii:)..sonracıımaa, seneler sonra annemin yıllarca mutfakta tüm yazımı geçiremem düşüncesiyle satılıp da bi daha alınmayan yazlık ev olayına sıcak bakarak babamın memleketi Mürefte'de , dedem ve babaanneme yani en azından mezarlarına yakın olan , üzüm bağlarının,zeytin ağaçlarının diyarında yazlık aldıklarını,ve benim önümüzdeki ay boyunca o yazlığın tüm yenileme,taşınma işlerine yardım edeceğim için pek sevinçli olduğumu,artık kaçıp kafamı dinleyebileceğim denize bakan bi ev olduğunu..

Ve bi sürü şeyi anlatacaktım bugün benn..Zaten tüm bunları anlatmaya kalksam, post diil orta uzunlukta bi hikaye kitabı olabilirdi sanırsam..

Ama şu an aldıım haber ya da demin kendi kendime gördüğüm şey beni pek sevindirik yaptıı a dostlar:)

Güzel ve keyifli bi haftasonu dilerken herkesee, belirtmek isterim kii diş çekme, tel takma hadisesine girdim girelii, yani son 1 ayda..kedi olalı bi fare tuttum galiba..Yani deliyim,doluyum,tellerle de hala uyumsuzumm amaaa bu sabah korka korka tartıya çıkıp gördüm kii Kıristıl en son 1 ay önce gittiği pek şeker diyetisyende tartıldığı kilodaann taaam 4 kilo daha hafif:)) Teller işe yaradı..Diyetisyene gitmeden,rejim listesi yapmadan, teller bana istemeden de olsa bi uyuz hissiyat verse de beni zayıflatmayı başardı:)

Ne mutlu Telliyim turnayım diyene:)..Darısı tüm diyet ahalisine:)

Yukarıdaki resmin konuyla ilgisi ne derseniz..keşke koca öyle gitar çalsa,keşke ben öyle zayıf olsam,keşke elimde mikrofon,bi elimde kadeh şarkılar çıırsam..keşke tatile çıksak hemen..keşke hayat bayram olsaa:) Ama bugün Cumaa ve haftasonu kapıda..Deliye zati hergün bayram daa,akıllı arkadaşlara da bayram tadında haftasonlar olaa:)

Salı, Mayıs 09, 2006

Sarkıt ve Dikit'in annesi Kıristıl..:)


Cumartesi teras buluşmamızda,İbocuum, nerden öğrendiyse, bir adet yüzük ve benim ilk gördüğümde saç teli sandığım ve şu an hala emin olamadığım ama sanırsam bir iplik parçası ile fal baktı hepimize kaç çocuğumuz olacak ve cinsiyetleri ne olacak diye..Yani öyle kapsamlı bi fal ki bu 1 iplikten sallanan yüzüğün baktığı, 2 çocuğun olacaksa mesela, 1.nin cinsiyeti bu, 2.nin ki de bu falan diyor o yüzük, fala bakılan kişinin sol elinin üzerinde sallanırken..
İşte o gün İbocum,ibikocum bana dedi ya 2 çocuğun olacak 2si de erkek olacak..Bu düşünce aklımdan çıkmaz oldu..Tamam cinsiyet önemli değil,sağlıklı olsun bi de az kıllı olsun kız da olsa olur erkek de diye düşünürdüm..İçten içe,kızım olursa nasıl güzel süsleyeceğimi falan düşünür mutlu olurdum..Sonra ya babasına çeker,benim de fena olmayan kıl tüy hadisesinden muzdarip olur da doğduğunda her yeri tüy kaplı bi kız olursa diye korkup,aman erkek olsun epilasyonla uğraşmaz en azından diye fikir değiştirirdim..
Ama hani belirsizlik var tabi,daha ortada fol yok yumurta yok, ilerde doğacak çocuğum bir soru işareti ya, 2 cinsiyetle de ilgili hayal kurardım(tövbee bu ne demek ya,yok ööyle bi hayalim yok, sapık bi cümle olmuş!) Yani hem erkek,hem kız çocuğum olursa neler yaparım diye hayal kurardım..

İşte cumartesi sanki fal değil de hamile kalmadan ultrason sonucu almış bi edayla eve geldim..Ve kocaya bu sonucu bildirdim..Cumartesiden beri bu doğacak 2 erkek çocuğumuza bir türlü isim bulamayınca anladım ki ben hep kızım olacak diye kendimi hazırlamış,hep kız isimleri bulmuş ve hafızamın en kıymetli köşelerine saklamışım o isimleri..

Meğer erkek ismi bulmak ne zormuş..Ya da ben güzel bi isim olsun, çok abartı olmasın, hem sade hem çocuğu güzel etkileyecek bi isim olsun diye düşünürken, kız isimlerini daha kolay bulmuşum..Denizcim de bir postunda bu isim mevzuuna değinmişti, ben de yıllarca ismimin genel olarak toplumda erkek ismi olarak bilinen bi isim olmasından ötürü çocukluk döneminde ismini kabul etmek istemeyen bi şahıs olarak bu isim mevzusuna takığım..

Geçen sene Mısır'a gittiğimde bi sürü ilginç, Mısırlı güzel kız (burada ,gerçek hayatta da tanıştığım, dış görünüş olarak güzel olan kızlardan bahsediyorum) isimleri ile dönmüştüm,Türkçe'de de kullanılabilir,güzel anlamları olan...Ama Mısır'dan erkek ismi soracak olursanız, Hasan derim,Hüseyin derim..hani farklı ve anlamlı erkek ismi oradan da çıkmamıştı(hasan ve hüseyinler sizin isimleriniz çok anlamlı,ben biraz daha yeni bi isim arayışına çıkmıştım o seyahatte, deliyim ya,tatilde çocuk ismi bakınıyodum!)

Neyse uzatmiyim,Cumartesiden beri beni aldı bir panik..Hani bi tane olsa daha kolay olur ,2 erkek çocuk olacak ya :) illa birbirine uyumlu olsa mı acaba takıntısına girince olay iyice zorlaşıyo isim konusunda..Koca bi isim söylüyo ,benim sevmediğim bi adamın ismi oluyo, ben söylüyorum koca beğenmiyo..Çok son model isimleri de kullanmak istemiyorum, yeni isim de uydurmak kolay ama anlamsız şeyler çıkıyo..Tekrar bilindik kısa ve öz isimlere döndük bi ara..Can ve Cem mi koysak dedim bi ara, ama mesela çocuk basketbolcu olsa maçta tezahürat etmek isteseler oğullarıma ya da en azından birine..ne diye bağıracaklar CAAAAAAAĞĞĞĞĞĞNNNNN diye mi mesela?

Bulut ve Doruk çok güzel 2 isim ve en bi güzel 2 çocuğa vermiş o isimleri güzel anneciği ile babası..Şimdi o isimler de olmaz, sahipleri var pek yakından tanıdığım:) Hmm o zaman doğadan,coğrafyadan pastoral isimleri sıralamaya başladım zihnimde..Hiçbirinde yine mutabık kalamayınca kocayla, yine 3 sene önce henüz evlenmemişken giriştiğimiz aynı hummalı araştırma çalışmaları sırasında bulduğum en gubidik pastoral isimlere döndüm:) Coğrafi isim arıyorum ya çocuklarıma..3 sene önce bulmuştum ama çocukların hayatlarına devam ettirmeleri açısından zorlayacak 2 isim oldu bunlar..Halbuki ortaokul coğrafyasında yoo belki ilkokulda hayatımıza giren kavramlardı bu isimler :2 erkek çocuğum olsa, isimleri de SARKIT ve DİKİT olsa demiştim 3 sene önce çok yaratıcı ben:) Neyseki hala bu isimlerde ısrarcı değilim de doğacak bebelerimin ruh sağlıklarına zeval gelmicek İnşallah , en azından isimleri yüzünden:)

İşte ben böyle fellik fellik ortada ne fol ne yumurta varken, sadece fal sonucu ile hayallere dalarkenn bebelere isim arıyaduriim..Aslında diğer bi en enerjik terazi lastik cimnastik güzel anne , en bi yumuk gözlü oğluşuna benim en sevdiğim, en yalın ve en eski isimlerden birini vermiş tam 1 sene önce bugün onu doğurduğunda..

Cumartesi günü, o kadar güzeldi ki bu güzel annelerin bebeleri..Anne olası geliyo işte insanın..
Anne olası, ve coşkuyla doğum günleri yapası geliyo o dünya güzeli yumuk ayaklar,minik dişler,cin bakan gözler için..Her sene değil, her gün kutlayası geliyo anneleri bu bebekleri doğurdukları için.. Her gün , her sabah uyandığında öpüp koklayacak kendi parçanı kucağına almak için, doğurası geliyo insanın..
Ve anneler günü gelmek üzereyken, bir annenin en güzel günlerinden biri olan oğluşunun 1. yaş gününü yurtta ve dünyada kutlamak geliyo içinden insanın..

O gün,Cumartesi günü, onu doğuran kıpır kıpır enerjik annesinin çektiği resimden sonra beni anneliğe iyice ısındıran En bi güzel erkek isimlerinden birine sahip güleç yüzlü,şeker ALİ doğum günün kutlu olsun...Demek kocca 1 yılı devirdin..iyi ki doğdun..Anneciği, sen de fena diilsin hee, iyi ki doğurdun:)

Ben yine isim aramalarıma devam ediyim, tamam ne Alinin ne Bulutun ne Doruğun ve diğer canım arkadaşlarımın çocuklarının ismini tabii ki kullanmicem kendi bebelerimin ismi olarak..ama eğer de bi gün hamile kalırsam, her gün onlara bakmak serbest tamam mııı..bakiim,bakiim,seyrediim ki benim de onlar gibi ayacıklarını ısırmak isteyeceğim, canım derken gerçekten hissedeceğim bebelerim olsunn:)

ek not: itiraf ediyim, resimde fena çıkmamışım diye koydum bu fotoyu, aslında Aliş, hiç o resimdeki bebeğe benzemiyo, ne resimleri var bende,kimbilir İboda ne güzellikler vardır..Ama biraz da nazar değmemesi açısından,iyi oldu,Aliişin gerçek halini göstermemesi bu resmin..Buradan tekrar Maşallah diyorum Alişe ve hayatının ileri aşamalarının hep hakketiği en büyük mutluluklarla geçmesini diliyorum..:)

Pazar, Mayıs 07, 2006

Birazz Denizz birazz Uykuu..bütün isteğim buyduu..:)


Tahmin ettiğim gibi, tahmin ettiğiniz gibi, haftasonu biterkeen,kendime geldimm..Zor da olsa tellere alışmaya çalışıyorum, hoş beni tellerimle ilk defa gören arkadaşlarım accık dalga geçse dee, seviyorum ben hepsini ve gülüyorum artık halime:)Kimileri pek sevimli bulduğunu söylüyor bu yeni konuşma şeklimi, kimi ben konuştukça ilk yarım saat gülüyor:) Kimi görünce kocaya oo lolita olmuş senin hanım diyor, kimi halime üzülüp tellerin ve benim akibetimle ilgili soru yağmuruna tutuyor:) Ama alışıyorum ve eğleniyorum bu durumla..Cumartesi moral takviyesi aldığım Moda Teras buluşmasının etkisi çok büyük, inkar edemem..Bu, adı teras olan fakat hava muhalefeti nedeniyle terasında yer alamadığımız kafede buluştuğum bizim kızların marifeti tabii..Öyle içten kahkahalarla gülerken biz, çok güzeldik..Haftaya yine görücem ben bu kızları ve diğer datlıları, yine gülmekten gözlerimden yaş gelecek,içime blog dünyasına girmiş olmanın huzuru dolacak..Ne acaip bişi bu be diyicem yine, sevinicem acaip şeylerin hep içinde olmama..Seviyorum sizi ey blog güzelleri:)

Bugün bir Beşiktaşlı olarak üzülsem de ve hatta o çirkin söylentileri çıkaranlara tokat olacak sonucu kılpayı kaçırdığı için sinir olsam da Beşiktaş'a, Fenerbahçenin hasta taraftarı kocamın tüm hafta boyunca sağlıklı bi ruh hali ile dolaşması açısından Fener'in maçına da sevindim ister istemez..Tamam Kartal gool gool gool de, Fener sen de şampiyon ol..da yaza şen girelim, koca mutlu olsun, ben de mutlu olayım dolayısıyla:) Yaklaşık 5 saattir maçlar dahil spor programlarının izlendiği evimizde, posta da fitbolun yansıması Şansal ile Erman'ın saçmalaması kadar doğaldır sayın futbolseverler..aman sayın okuyucu:) Hazır koca huşu içinde futbolun derinliklerine kapılmışken,ben de çok kıymetli,pek eserikli ama en bi daatlı caaanım Biyoniimin bizler için hazırladıı uykudan önce sobesini cevapliim dedim..

Uyku , bazen hatta özellikle üzgünken,mutsuzken, depresifken, ya da ağrın acın varken bence en kolay kaçış bu hayattan..Enteresan bişi hatta bu uyku, küçükken çok korkardım ben bi ara, uyuyunca ölücem ,bi daha kalkamicem sanırdım,böyle bi paranoyaya kapılmıştım..Hayal gücü genişti bende ne biliim:)Sonra Bapsi gibi(bakınız üstteki resim) gözlerim hafif aralık uyumaya başladım ,hemen uyanabiliim diye, sonra da gözleri yarı açık uyumanın zor olduğuna kanaat getirip gayet kafamı koyduğum yerde uyur bi hal aldım..Yıllardır da pek güzel uyurum,mışılldayarak..

Neyse efenim,sorulara ve cevaplara gelelimm:

*Uyumayı sever misiniz?Kışın çok severim(sıcak yataktan çıkasım gelmez)kışı uyuyarak geçiren ayıcıkları çok akıllı bulurum bu açıdan:) Bahar ve yaz aylarında günü,geceyi,güzel havayı en uzun şekliyle yaşamak istediğimden bu mevsimlerde az uyumayı tercih ederimm

*Yatar yatmaz uyuabilen,nazar değdirilesi sinir insanlardan mısınız? Aynen öyleyim, yani kendi evimde en azından böyleyim, hatta çok kötü ama salonda tv karşısında hafif yatar bi şekil alsam bile uyur kalırım..Fakat sinir insan deelim,nazara da gerek yok teesüf ederim:)

*Nasıl bir pozisyonda uyursunuz?Salonda ikibüklüm uyuyakalmadıysam,yatağımdaysam,önce yan yatarım sonra sabah yüzükoyun uyanırım,arada kimbilir kaç kere döner dururum bilemedim..
*Hafta sonları erkenden hortlayan gıcık olunası insanlardan mısınız?Genelde evet, ama şekerim bi haftasonumuz var onda da uyuyacaksak nası gezicez yani diii mii:)

*Uykunuzu ne kaçırabilir?Şu ara blog okuyup blog yazmak aa kim ne yapmış, o nireye gitmiş, bu ne yemiş diye bloglar arası gezinmek uykumu epey kaçırır oldu,hatta son zamanlarda kucaamda laptop uyuya kalıp,sonra tekrar uyanıp kaldıım yerden devam ediyorum gece yarıları,biraz gece cadısı olma yoluna girdim bu bloglar yüzünden!

*Başka yerde yattığınızda yerinizi yadırgar mısınız?Eğer güzel bi otel odası ya da tanıdık bildik bi arkadaşımın evinde değilse yattığım yer, temizlik takıntılı bi insan olarak yerimi yadırgayabilir,hatta gayet uyuma problemi çekebilirim..Misal, Amerika'da kaldıımız ucube bi otelde sadece ellerimi açıkta bırakan,komple kafamdan ayak parmaama kadar üzerimi kapatacak kılık kıyafetleri giyerek,yastığa t-shirtimi geçirerek, bir mumya misali yatakta kıpırdamadan yatarak sabahı sabah etmiştimm..Yerimi işte böyle yadırgayabilir,hatta kabul etmeyebilirim o yeri:)böyle de pimpirikli bişiyim:)

*Uykunuzun gelmesi için ne gibi yöntemleriniz vardır?Genelde bi yöntemim yoktur, dediğim gibi evdeysem kafamı koyduğum anda uyur kalırım..Ama çok cin kesildiysem, bitki çayı içip,bi kitap alıp,bi de tv yi açtım mıydı kitabın 3 sayfasını çeviremeden yine uyur kalırım..

*Hangi sebep sizi sabahın köründe uyandırabilir? Gezmekle ilgili her sebep,alışverişe gitme,arkadaşlarla buluşma gibi en zevkli sebepler:)

*Sabah kalktığında afyonu patlamamış nemrut insanlardan mısınız?Yok diilimdir, eğer pms öncesi falan diilsem, gayet şeker gibiyimdir,hatta gıcık ötesi enerjiimdir,hem konuşkan hem de eğlenceli bi halde uyanırım sabahları..

*Uykunuz hafif midir?Yok,çok diildir,gayet mutluyum bu durumdan,yoksa koca horladığında falan uyansam işim zordu:)

*Horlar mısınız?Koca kendi horlama durumunu gündemden düşürmek için benim horladığımı söyler hep,evt bazen haklıdır galiba arada,çok yorgunsam, gripsem falan horlayabilirim..O kadar deviasyon diyip estetik ameliyat da ettirdik burunu evlenmeden ama yine de horuldamaya engel olmadı bizim yeni burun:)

*Sayıklar mısınız?Yok,Allahtan böyle bi huyum yok..Zaten normal hayatta hem çenesi çok düşük hem de pot kırma potansiyeli çok yüksek bi insan olan ben, bi de uykuda sayıklasam hayırlı olmazdı sanırım hakkımda:)

*Uyurgezer misiniz?Bu da diilim, tuvalete gitmeye üşeniyorum yattığım yerden kalkmamak için bi de kalkıp gezicem mi,daha nelerr,Mazallah kalori kaybeder,bi kaç gram veririm uykumda gezsem..Aman ne gerek var:))

*Uyanıp birşeyler yediğiniz olur mu?Eğer salonda uyuya kaldıysam ve uyanınca birden cin olmuşsam, eskiden tatlı ,kahve,çay falan takılırdım yatağa geçmeden önce..Ama şimdi diyetçi bi insanım, ööle kötü şeyler yapmamaya gayret gösteriyorumm..Zaten yemişiz yiceeimizi,almışız 15 kilo fazladan üzerimize yük diye..daha ne yiicem uyku arası, semerini ye demezler mi adama:))

*Kaç kere çişe kalkarsınız? Hiç kere çişe kalkarım..Üşenirim diyorumm yahuu..

*Hiç yatağa işediniz mi?Yok,küçükken belki olmuştur,hatırlamıyorum..Ama büyüyüp kazık kadar olduumdan beri yok ööle yatağa işemek falan..Hee, ama bi kere yataa diil de, yataan yanında ayaktayken hafif altıma kaçırmışlıım vardır hehehehe:) Çok komik ve sinir bi durumdu, insanın nası bu kendine hakim olamadığına bizzat tanık olmuştum..Evet, uyanıktım, evet tuvalete yetişemedim..:)

*Gürültüde uyuyabilir misiniz?Uyurumm,eğer derin uykudaysam hiiç uyanmam ama yeni uyuduysam, belki o zaman uyanabilirim gürültüye..Yoksa top atsan duymam durumuna yakın bi uyku halim var benim..

*Şu an,nerede ve nasıl uyumak isterdiniz? Şu an denizden gelmiş, duşunu almışş bi şekilde, güzel yaz havasını içime çekmek için balkon kapısın açık olduğu ,denize bakan şık bi otel odasında,temiz,yumuşacık beyaz çarşafların serili olduğu ne çok sert ne çok yumuşak bi yatakta,tavanda bi vantilatör odayı hafif serinletirken, o koccaman güzel yatakta yayılarak uyumak isteriiimm..Tam tarif edemedim ama böyle çok güzel bi otel odası var Kızıldenize bakan,özlediğim..ilk fırsatta gitmek istediim:)

Ama madem şu an evde ve koca hala Cordobaydı, Mondragondu, Tuncay Şanlıydı derken,maçlar hala tekrar tekrar gösterilirken..Ben gidiim kendi güzel,pembe çarşaflı yatağıma kuruliim..Tabii ki kucağımda laptopumla:)teknoloji icat edildi,uyku bozuldu mirim:)
Yeni başlayacak olan haftayla ilgili planlarımı,projelerimi düşünüp, hayal kurarken gelecekle de ilgili, uyuya kaliim..Mayısın 2. haftası hepimize güzel gelsin,kolay ve mutlu geçsin diye de içimden geçiriiim...

Uyuyiim ama büyümeyeyim, hep çocuk kalayım:)

Çarşamba, Mayıs 03, 2006

Hayatta en hakiki mutluluk çiğneyebilme yetisidir!...


Tamam, herkes diyebilir ki sen istedin bunu..Evet hiç derdim yokken kendine dert yaratmakta usta bi insan olarak , 28 senelik dişlerimin yamukluğuna 28 sene sonra sinir olmaya ve düzelttirmeye karar verip, ben gittim girdim bi ortondistin kapısından...Ama tabi ortodondist beyciim de demedi ki bana..'Kıristıl, bu girdiin yol dikenli zor bi yol, ne konuşman konuşmaya benzicek, ne yediin yemek sana mutluluk verecek, yemek yeme olayın bir kabusa dönecek' ..demedi tabi..6-8 ayda hallederiz, süper olacak sonuç dedi..Yok ,beni kandırdı da demiyorum..Tabi ki adam işini yapacak,işi için de hastasını bu zor tedavi için ikna etmesi lazım ama..Be kaz kafalı Kıristıl, sen niye,nasıl bu tel işini küpe takmak gibi bi aksesuar hadisesi zannedersin..Dişlerin hadi accık yamuk ve düzelecek belki bu ızdıraplı dönem sonunda da, beynin yamukluğuna çare nerde var?Beyine tel takınca düzelir mi kii???

Dün, diş teli takma aktivitesi öncesi gereken tam 1 aylık, ağız içi temizliği için lazım olan dolguları yenileme,kanal tedavisi yapma, 4 adet 20 yaş diş çekimi ve ağzımın küçük olması sebebi ile ağzıma fazla gelen 4 adet sağlıklı dişin çekimi ve en nihayetinde diş ve diş eti temizliği işlemlerinin bittiği gündü..Ve tellerin takıldığı gün..Ve benim de bittiğim gün..

Bir heves gittim kliniğe dün, yine pisikletimle..Çıktığımda klinikten, az ilerde gördüğüm 15 yaş grubu pisiklet çetesine katılmamam için tek sebebim yaş haddinden aykırı gelmem olabilirdi onlara..Ağzımda tellerim,altımda pisikletim,kafamda şapkam..ergenliğe döndüm yine ben..Sanırım bu sabahki ergenlik bunalımım da bu sebepten!

Akşam ağlamaklı dişçiyi aradım, tüm gün klinikte temizlikti, tel takımııydı,zarttı zurttu derken hiç yimek yiyememiş, eve gelince de sert bişiler hariç yemek yiebileceğimi sanarak bi köfte ısırmaya kalkışmıştım..Aman diyim..insanın ağzında yabancı cisimler varken, bi de köfte çiğnemeye kalkışması,kendine yapabileceği en büyük eziyetmiş..Köfte tabakta bana bakadursun, ben ağlamaklı sordum ortodondist beyciimee, ben hep böyle mi olucam doktor beeeeey??? Kendisi, beni muayananesine gelmiş en pozitif ve sıcak insan-hasta ilan etmesinin verdiği rahatlıkla, hafif gülerek..eheheh zaten bu diil miydi istediin, artık yemek keyfi diye bişi yok Kıristıl Hanım dedi bana..Peki sadece çorba,yoğurt ve ayranla bu hayat geçer mi yahu diye sorar gibi oldum, geçer geçer, bakın nası güsel sonuç alıcez dedi ve daha fazla bilgi vermeden kapattı telefonu..

Bi insan köfte yiyemedi diye ağlar mı yahu! Ağladım..yok obezlikten falan diil.. En az 1 sene sürecek bu telli turna halimin henüz ilk gününde başıma gelen ve gelecek olanları ancak teller takılınca idrak ettiğim için ağladım..Hayır, ben yemek yemeyi seven bi insanım..Hiç öyle sevmediim bi yemek diye bişi yoktur..Tamam diyetçi bi kişilik haline gelmiş de olabilirim..Ama insan diyeti bile keyifli hale getirebilir,salata bile yiyemeyecek,salatalığı hart diye ısıramayacak..elmayı dilediimce dişleyemeyecek olduktan sonra diyet de kabus olur hayat da..Kahve,çay yasak...Meyva suyu yasak..Tatlı herşey yasak..Dişler çürümesin diye..Sert her yiyecek de yasak..Hele henüz ilk günlerimde bu telli halimin,değil sert, sıvı yiyecekler hariç ne varsa yasak kardeşim yahu..

Onu da geçtim..tamam yemek yemeyi unuttum diyelim..sıvı gıda beslenmesi yapıcam peki..Sigara da yasak..Tamam bu da bana faydalı bişi..

E konuşmak? Konuşmak yasak değil tabi..Ama konuşmak ne kadar zor bi iş haline geldi benim için yaa...Sinir oldum diyemiyorum mesela Şhinir oldum gibi bişi çıkıyo ağzımdan..Benim kadar çok konuşan, konuşmayı seven bi insana verilecek cezadır bu..evet ceza..Ben diyet yaparken bile zorlanırken..Şimdi hem diyet, hem sigarayı bırakma, hem de az konuşma çabasına girmiş bulunmaktayım..Yok bu durum, en taş gibi iradeli insanı bile bozarken, benim sinirlerimi tabi ki bozar..Hele ki insanın en yakını bu durumun zorluğunu anlayamassa..

Sabahtan beri ağlak dolanıyorum..Kahvaltı diye bişi yoktu bugün..1 bardak çay oldu sadece içebildiğim..Ama kahvaltı öncesi çok sevgili bi insandan, 5 yaşında çocuğun telli arkadaşına göstereceği tepkiyi almak benim depresyonumu tavana zıplattı..Sağolsun kendisi bunca sene her türlü süprizlerime sessizce olgun insan performansıı gösterebilse de, en desteğe ihtiyacım olduğu gün, daha telli turna durumumun ilk günü, beni hayata küstürmeyi başardı..Allah bana olduğu kadar, 30 yaş üstü yakınlarıma,en yakınıma da akıl fikir versin demek istiyorum buradan...Tamam Allah'ın yarattığı, kusuruyla,günahıyla,arada diş yamukluğu falan olsa da eli yüzü yine düzgün bi kuluyum ama Allah yarattı diye yaratık olmadığımın farkındayım..Umarım teller de beni Yaratık şekline sokmamıştır..Ki soksa bile, ben En telli, En yaratık halimle , yine havalıyım..hep ama hep pek havalıyım..Allah böyle yaratmış..ben ne yapayım..diyerek sözlerimi noktalamak istiyorum..

Hayatta herşeyi yaşayarak tecrübe etme serüvenim tellerin verdiği ağrılarla devam ediyor..Ama yıkılmicam..ayakta kalıcam..Önüme daha neler çıkacak kimbilir, ben yaşamassam ölürüm???! !