Salı, Haziran 27, 2006

Sanniye..bir İstanbul Eğlencesi:)



yorgunluktan ölüyorum..sabah 6 da uyanıp 7de çıktığım evime gece 10.30 da geldiğim yetmiyomuş gibi, zaten 1 senedir evde oturmaktan hamlamış beynimi deminden beri yeni iş planları ve organizasyonları için zorluyorum ...

Boş duranı Allah sevmezmiş ya, ben 1 sene boş durmanın cezasını ödüyorum...İnsan evde oturunca dinlenir 1 senede,dinç ve enerjik başlar yeniden gireceği iş hayatına di mi..Yok, öyle olmuyomuş, tamamen performansı zedeleniyomuş kişinin,ya da en azından kıristıl kişisinin..Bi yandan Müreftedeki evin tadilatı,eşya seçimi,bi yandan kuracağımız iş için gerekli görüşmeler,şimdi bi de yeni işi daha kuramadan daha da değişik yeni bi iş ihtimalinin çıkması...bi de yaz geldi ya..insanın içinin kıpır kıpır olması,kış boyu üstüne oturduğu poposunu gezdirme telaşı..
Geçen hafta gezdiğim,gördüğüm yerleri anlatacaktımm..3 gündür gezmekten vakit bulup bilgisayarı açamadım..
Bu hafta ise belki de bilgisayarı açabildiğim tek gün bugün olacak..
Diyeceğim o ki... aşağıda birbirinden güzel yorumlarıyla,gerek tecrübelerini gerek iyi dilekleri veya fikirlerini bildirmiş cancağızlarıma yorum yazacak bile vakit yok şu an..gözlerim uykuyla yamuldu valla...

1 hafta falan gidiyim ben..sonra süper taze,süper ilginç havadislerle geliyim yine ben ...
hee, o kadar gezdim geçen hafta..başıma abudiklikler hiç mi gelmedi?gelmez olur mu tabi ki geldi..Bu fani kıristıl kişisinin olduğu hayat hikayelerinde gubidiklikler eksik olmaz ki..Mesela şurdan herkese de diyiveriim, siz siz olun, çok iyi bildiinizi düşünseniz bile havaalanı otoparkı gibi büyük otoparklarda arabanızı park ettiğiniz yeri bi yere not alın..aman diyim..sonra Mazallah 40 dakika otoparkın arabınızı koyduğunuz katı hariç her katında araba aramak ve çok zeki olmadığınızı yıllar sonra bir tokat yer gibi anlamak durumunda kalabilirsiniz..benden demesi:)

böyle pekk faydalı bi tavsiyeden sonra efenim..ben dönenene kadar, sizi İstanbul belediyesinin , İstanbulluları trafikte sıkılmasınlar bol bol gülsünler diye yaptırttığı bez afiş serisinin en yeni ve en akıllara ziyan olanı ile baş başa bırakmak istiyorum..Şahsen ben trafiğe 40 adet çözüm,deniz yoluna 140 adet müdahele,hava yolunda 33 adet mucize gibi afişlere uzun saatler harcadığım trafikte rastlayıp çok eğlenirken,bu sabah gördüğüm ve ivedilikle fotoğrafladığım bu son afişle İstanbul Belediyesinin espri anlayışının ödül alacak nitelikte olduğuna karar verdim...siz ne düşünürsünüz bilemedimmm..
1 sanniye durun...düşünün:) sanniye mi büyük saniye mi ,söyleyiverin:) Posted by Picasa

Çarşamba, Haziran 21, 2006

2.perde dönemi..

 
Temmuzda evliliğinin 2.senesini dolduracak,29 yaşına da yaklaşmakta olan bi insan için dolma yapmak bir gurur kaynağı,onun da ötesinde 2,5 saatini alacak bi aktivite olmalı mıdır?Aslında hayatının ilk dolmasını bu yaşta yapıp bi de kendisiyle gururlanması ne utanç verici bi durumdur!
Fekat napalımdır,mutfağa bir o kadar uzak ama yemek yemeğe bir o kadar yakın bi insan olarak dün mutfakta kabakları oyarkenki ince işçiliğim mutluluğumdur,sevincimdir..Bi yanda oyduğum kabakların,biberlerin,patlıcanların içini doldururken bi yandan da salondaki koltukların yüzlerini yıkarken,daha sonra da odaların perdelerini yıkarken,saatin akşam 6 olduğunu görmemle ev kadınlığının ne ulvi bi görev olduğunu anlamam dün vuku bulmuşturr.
 
Perdelerin katlamalı olması,o iplerinden çıkarıp yıkadıktan sonra takması,takarken bazı halkaların kopmuş olması sebebiyle bir türlü düz durmamaları,sonra o ipleri bağladıktan sonra yine aynı perdelerin yamulmaları,hayatıma dün yeni bir sıkıntı daha katmıştırr..
İlk defa yapılan yemeği misafire sunmak büyük risktir ama kıristıl nihayetinde bir ticaret kişisidir,risk almayı sever,hayatın süprizlerine de bayılır..Dolmaları afiyetle indirirken Müjdikcan ve kocalar,hayattaki en büyük riskin dolma yaparken aldığım risk kadar güzel sonuçlar doğurması dilenir..

Yeni evlenecek,yeni eve çıkıp,yeni eşya ve perde yaptıracaklara ise kesin tavsiyem, şekilde görülen perde türünü asla tercih etmemeleridir..Nitekim,yıkaması kolay olsa da takması bir ömür alır..Taktıktan sonra düzgün hale getirmesi ise perdeci gelip onları düzeltene kadar hiç gerçekleşmeyebilir:)

Kıssadan hisse,oyucam diye telef ettiğim 3 patlıcandan sonra ev kadınlığı kim ben kim diye sormak ister,hayatımda mecazi ve gerçek anlamlarıyla beraber 2.perde dönemine geçmeyi ümitle beklerimmm..

Nitekim bu antrakt fazla uzun sürmüştür..

ek not: buradan fatma ablaya perdeleri takarken gösterdiği destek için teşkür ve selam ederim.. Posted by Picasa

Pazartesi, Haziran 19, 2006

Leoparın fendi kilo sorunsalını yendi:)

 
Halihazırda hiç bir işim olmamasına rağmen .. çok yoğunum!Geçen hafta evde oturacak 5 dakika vakit bulamadığımdan blogumu da boşladım,farkındayım..Ama hep gelecek,güzel günler için çalışıyorum,koşturuyorum..bu da böyle biline!Yani diyeceğim o ki..benim, ben diyim 3 vakit,siz diyin 5 vakte kadar bi işim olacak..hemi de kendime,bizzat şahsıma ait bi iş..Tüm koşturmacam bu iş için..Şu planlamalar,görüşmeler bir bitsin,hayaller azıcık gerçeğe dönsün..anlatıcam..Allah izin verirse,gireceğim sektörün en leopar patroniçesi olucam..Olmassam noliim:)
Leopar derken..Bir leopar insanı kesildim ki,olcek gibi değil..Tüm haftasonu bu vahşi desenle yaşadım ben..
İnsan takıntılı olmaya görsün..elbiseden,ayakkabıya,takıdan tukaya kadar uyum hastalığı varsa kişide,hayat inanın çok zor!
Herşey,bi gün öylemesine bi dükkana girip dolaşırken başladı..Hazır düğün mevsimi açılmış ve tam karşıma süper vahşi o elbise çıkmışken..almamak olmazdı.Tamam hadi aldım o leopar desen elbiseyi..Ya ayakkabısı,aksesuarı noolcaktı!Geçen hafta Ankara'daki düğünde giydiğim siyah elbiseye kombinasyon yaratmak süper kolaydı da..bu cumartesi gerçekleşen düğüne giyerim diye heveslenip aldığım leopar elbise için aynı durum söz konusu bile olmadı..Vallahi Seren Serengilciğime bir saygı duydum,aynı şekilde Banucuğum Alkancığım ve bittabi Seda Sayangilciğime..O vahşi desen kılıklara uydurdukları takı,tuka ayakkabı ve çanta kombinleri için..Şekerim,bir zor,bir dert bu leopara uygun bişiler takmak,giymek..Cuma sabahı,bir ayakkabıcıda bulduğum fekat çok önemli bir müşterileri için ayırdıkları o tek kalan 39 numero leopar terliği dükkan sahibininden güç bela bin şirinlikle almaya uğraşırken bin pişman olmuştum o elbiseyi aldığıma!Ulen para verip alıcam,adam satmıyo,müşterime ne diicem diye..Ne diicen,Terliğin tıpkısının aynısı elbisesi olan pek kokoş Kıristıl'dan başkasına yakışmazdı bu terlik diicen..Bu terlik tam Kıristıllık diicen..dedim..Nitekim aldım da..Sonra hem terlik,hem elbise leopar olunca aldı mı beni bi dert..Çanta da leopar olursa Afrika'nın balta girmemiş ormanlarından kaçmış gibi olucaktım Mazallah!Hal böyle olunca,uygun çanta,uygun takı aramalarım ,Cumartesi,düğünün olduğu sabah,çok yakın oturmama rağmen hala oturduğum yakayı sahiplenememiş olmamdan ötürü bir türlü gitmediğim Kadıköy Bahariye'de son buldu..2 senedir keşfetmeyi reddetiğim bu pek renkli alışveriş cennetinde çok mutlu bir Cumartesi sabahı yaşadım ben..Pek güsel tükkanlar buldum,pek komik dialoglar yaşadım tükkan çalışanları ile..Çanta düz renk alsam da,dünyanın en havalı leopar saatini buldum pek minik ama çok renkli bi tükkanda..Sonra o akşam düğünün en vahşi kişisi olmaya hazır olduğuma karar verip rahata ererek,bu zaferimi Bahariye'deki çok renkli ve sesli kalabalığı seyrede seyrede Gloria Jeans'te bir naneli limonata içerek kutladım...

 
Cumartesi gecesi düğünden geç dönünce,pazar sabahı uyanmamız biraz geç de olsa,öğleni bulmadan kocayla kendimizi sokağa atıverdik.Üniversite sınavından çıkıp kendilerini bizle beraber sokağa atmış genç sabileri görüp bu sınava girişimin 11.yılını kendi içimde kutlayıp,yaşlanıyorum uleyn şeklinde iç çektikten sonra,babacığın, geçen hafta beyan etmiş olduğu''hediye istemem abllaaa,ama illa alıceksen ...'dan güzel bi gömlek alabilirsin'' şeklindeki siparişi üzerine istediği gömleği aldığımız gibi yola koyularak,kendilerine babalar günü tatili organize eden babacık ve anneciğin bulunduğu, bizim de en son 19 mayısı geçirdiğimiz otele vardık...Babacık,hediyesini beğendi,tüm gün üzerinde gömlek,şort ve spor ayakkabıyla bana pozlar verdi..Biz anneyle deniz kenarında döne döne yanma eylemini gerçekleştirdik..Kocacık,gölge bi köşe bulup,gazetelerin ilan sayfalarına kadar okuyarak pek kebap bi pazar öğleden sonrası geçirdi..Akşam da denize karşı ailecek yenilen güzel bi yemek,kurulacak olan iş ile ilgili planlar..hayaller..gerçekler..canım babama her gün bi gömlek alsam hakkını ödeyemeceğim gerçeği..Ne şanslı olduğumun bir kez daha idrağı..

Hee,bu arada,tüm fazla kilolara rağmen leoparın verdiği vahşi gazla giyilen bikini..ve çevreye verilen görüntü rahatsızlığı:)
Amaaann,alt tarafı ayva göbeğim var şekerim..2 gün detoks yapar,15 kiloyu veririm:)
Bu yaşta giyemiceksem leoparı,ne zaman giyeyiiim:) Posted by Picasa

Salı, Haziran 13, 2006

Ben bir küçük cezveyim,köşe bucak gezmeyim...

 
''Köşe bucak gezmeyim'' deki gezmeyim, gezmeyeyim anlamında ise başlık beni anlatmaz..ama köşe bucak gezen bir gezentiyim anlamında ise tamamdır,o benimdir..gezmelerin hastası,yolların ustasıyımdır diyerekkk,pazar sabahı başlayan pazartesi öğlen biten Ankara gezimizi anlatmaya başlıyorummm..
Pazar sabahı 6da uyanmak çok hoş gözükmese de işin ucunda eğlenceli hale getirilecek bi yolculuk ve yeni yerler, yeni insanlar görme durumu varsaa,hiç söylenmeden kalkılır,küçük bavulumsu çanta hazırlanır vee kocayla aralarda hafif atışarak(sabah mahmurluğundan :)) yola çıkılırr..
Kocanın çok sevdiği bir akrabasının kızının düğünü için yapılsa da bu gezi,olaya daha da atraksiyon katmak için,benim için artık bir Lions, efenime söliim, bir Rotary hadisesine benzeyen blog camiasının Ankara'da yaşayan üyelerinden bir kaç değerli şahısla buluşmak kaçınılmazdır:) Dolayısıyla, uçakla gitmek yerine daha eğlenceli olsun diye seçtiğimiz araba yolculuğumuz yorucu da olsa keyif katar bünyeme...
Bolu Dağı'nda mola verilir,Berceste'de doğal ürünler reyonunda azıcık da olsa gezilir,gözlere bayram yaptırılır..Kiraz'ın kilosunun 3.5 ytl olduğu öğrenilir,ve İstanbul'daki fiyatı merak edilir:)
Yolda geçtiğimiz,gördüğümüz her bi görüntü,ilgiyle seyredilir,Ankara'ya varıldığında ise ilgi daha da artar..Çünkü her ne kadar geçen sene yine bir düğün nedeniyle Ankara'ya gitmiş olsam da ben, Ankara'yı hiç gezememiş ve bilememiş bi haldeyimdir..
Dolasıyıyla kalacak olduğumuz oteli bulana dek, Japon İbeking hanımı aratmayarak, yolda gördüğüm Tren garı olsun,opera binası olsun,her bi binanın resmi çekilir, Barcelona veyahut Prag'a gelmiş gibi hissederek:)

 

Otel, düğün sahipleri tarafından tanıdık otel olması nedeniyle ayarlanmış olup,kocaya ne kadar itiraz ettiysem de kendi bildiğimiz otelde kalalım diye, ayıp olur düşüncesiyle gidip kalacağımız bir oteldir..Ben,İstanbul'da Ulus'un güzel bi yer olması nedeniyle Ankara'daki Ulus'u da öyle sansam da,aslında geceleri acaip bir hale dönüşen bir semt olması Otel'in düzgün bir otel olmasını etkilemez..

Evet, Ankara'da ilk şokum Ulus semti ile ilgili gelişti pazar sabahı..Ben diyim Sirkeci,siz diyin Karaköy..Oteller ise sıralanmış yol boyu..fakat hani böyle Sirkeci'deki oteller tarzında..Hani aile oteli olmayabilecek kıvamda..E tabi insan, görünce otelleri bir an aman diyo,bizimki nası acaba..Neyseki bizim için ayarlanan otel, gerçekten şaşırtıcı bir konforda ve düzende..Oteldeki ilk şokumuzu da kocayla otel garajına girerken yaşıyoruz..Garaj yazan panjurlu bi kapının önünde duruyoruz,aklımıza otelden adam çağırmak gelmiyor da garaja direk biz kendimiz giricez sanıyoruz..Fakat kapı kapalı ve önde asansör çağırma düğmesi gibi bi düğme var,kocaya diyorum herhalde basınca kapı açılır..Hakikaten de bu üstün zekam kapının açılmasını sağlıyor,içeri sokuyoruz arabımızı kendimiz de içinde olaraktan..O da ne..kapı kapanıyor arkamızdan..biz kalıyomuyuz minicik bir kabin içinde...Evet, ben hayatımda ilk araba asansörü ile pazar günü Ankara'da, o burun kıvırdığım otelde karşılaşmış oluyorum..İlk bi şok etkisi ile,içerde sıkışıp kalıcaz paranoyası yaşasak da,-2. kata inip kapı açılınca rahata eriyoruz:)
Otelin resepsiyonunda da başımıza ilk defa gelecek bişi yaşadıktan sonra,çok edepli ve güvenli bi otelde kalacağımıza emin oluyoruz..Efenim,ben evlendiğimizden beri üşengeçlik edip hala nüfus cüzdanımı falanı filanı değiştirmedim..Dolayısıyla,kocayla soyadlarımız hala ayrıdır elimizdeki belgelerde..Bir adet evlilik cüzdanımız vardır,doğru..ancak 2 senedir hiç evli olduğumuzu kanıtlayacak bişiye ihtiyaç duymadığımızdan..o cüzdan bir çekmecenin içinde senelerini geçirmektedir..İşte bu otelde, ilk defa o cüzdan soruldu bize..Ben, şaka gibi gelen bu soru karşısında, yüzüğümüz var bu yetmez mi acaba desem de adam garip bi surat ifadesiyle bana bakarak,hammfendi, bu belediyenin sıkı denetimleri sonucu gereken bir bilgi..ondan soruyoruz diyince, ben de sinirli sinirli..e peki madem..nişanlılar kalamicek yani bu otelde gibi abuk bi soruyla cevap verdim..niyeyse adamdan daha da sinirli halimle:)Orada oluşacak olası bi tartışmayı koca sakin tavrıyla önledi de Allahtan,bu güzide ve namuslu otele girişimizi gerçekleştirip,odamıza çıktık..

Tabi kısıtlı bi süre olunca önünde,hem akşam 7 gibi gitmen gereken bir düğün, düğünden hemen önce halletmen gereken kuaför meselesi, ve ondan önce de buluşmak istediğin güzel insanlar..Telefon görüşmeleri yapıldı ,buluşma saati en sonunda ayarlandı(yemek yiyip,duş alıp çıkınca biraz geçe sarktı tabi bu saat) Veee, koca; otelde canına minnet uyumaya çekilirkeen, ben şen şakrak halimlee,resepsiyondan bir taksi çağırtarakk,kendimi Ankara sokaklarındaa buldumm..İstikamet,Kuğu hanımcığımın dediği gibi herkesin bildiği dolayısıyla Ulus'taki taksi şoförünün de bileceği Arjantin Caddesi ''Kuki'' idi..O kadar güzel geldi ki bana o Tunalı ve Arjantin Caddesi,taksinin içinde büyük keyifle etrafımı seyrederken..gelivermişiz Kuki'nin önüne..Ben indim ama kızlar henüz yok..Eh,bir İstanbullu olarak Kuki'de oturan kokoş Ankaralılardan eksik mi kalıcam diyerek,attım kendimi Kukinin açık hava kısmında bir masaya,bir de çok sıcak sandığım Ankara hafif esince, sanki yıllardır geliyomuşum gibi Kukiye garson bey oğluma ilk söylediğim..şal alabilir miyim oldu..Ulen nerden biliyosun şal dağıttıklarını Kuki'de diye sorma..kokoşluk içgüdüsü diyim ben..

 
Tam şalım gelmiş,siparişimi vericekken..arkamdan gelen bir ayak sesiyle..Kuğu hanım olduğunu anladığım şeker bağyanı görüverdim..Kendisi o kadar resmimi görmesine rağmen tereddütle bana doğru acabaaa mı diye gelirkenn, ben resmi bırak ismini bile bilmeden aa mrabaaa diye atıldımm..Buna da artık tecrübe diyelim..aman ne biliim:)
Nası güzel bir sohbete daldık..anlatamam..Kuki'dekiler anlatır ama eminim..Ben o kadar rahattım ki bu Nişantaşı cafeleri tarzı cafede..bi daha seneler sonra gelebilecek olma ihtimalim nedeniyle...bağırış,çağırış,kahkahalar gırlaa..Ankaralı blog kardeşlerim düşünsün artık bi daha gidebilecekler mi Kuki'ye diye:) Tam siparişlerimiz gelmiş..ki inanın..hiçbirimiz yemek yemedik..sohbet öyle güzeldi ki..anca kahve,meyva suyu neyin içebildik arada kuruyan nefeslerimiz için..İşte tam benim kahvem,Kuğu hanımcığımın bol vitaminli içeceği geldiğinde, canım Bonacım ve Demet Akalın geldi..Demet Akalın diyince kızacak bana Bona'nın saygıdeğer arkadaşı eski blogcu Di'cik ama o güzel gözleri benziyo işte o şarkıcı bağyanaa napiiimmm:)
Vakit öyle dardı ki..1,5 saat falan anca oturduk orada..Dedikodu ? hiç yapmadıkk..sadece bilimsel bi konuşma oldu:)Fakat burdan şunu söyliim,kendileri ile bir Ankara alışveriş faslı yapmak isterim..nitekim aklım kaldı o Tunalı'daki tükkanlarda:)Baktık saat geç oluyo..ben hiç istemesem de oraya asıl geliş amacımız düğün ve bir an önce çıkıp bir kuaför bulmak lazım..Malesef orada ayrıldık Kuğu Hanımcımdan..sanki haftaya bi daha görüşüp kahve içicez gibi bi hisle..Umarım bu his doğru çıkar,ve daha konuşamadığımız bi çok konuyu deşeriz kendisiyle..bekleriz efenim İstanbul'a da:)
Kuki'den ve Kuğuboyunlu güzel kişiden ayrılıncaa, Bonacım ve Di'cimle kuaföre doğru yol aldık Ankara'nın güzel sokaklarında..Ben niyeyse,her gördüğüm tükkana şaşırıpp, Aaa bu da varmışş,aa bu marka da tükkan açmış diye tepkiler vererekk,kafamdaki Ankara imajının çok kötü bi yer olduğuna kanaat getirip gördüğüm Ankara ile şaşırsam da:) Bonacıım ve Diiciim çok kibar insanlar olarak,bu görgüzülüğümü benim saflığıma verdiler sanırsam da pek ses etmediler..Eh,Ankaralılar neticede,gün görmüş,bürokrat havasındalar:) Efenime söliim, accık yürüdükten sonra, beni ''Sosyete'' isimli kuaföre bıraktı bu 2 şeker insan..Sayelerinde sosyetede fön çektirdim deme şansına sahip oldum ya,buradan teşkürlerimi sunarım tekrardan:)Biraz içim buruk da olsa,kendilerinden kuaförde ayrılarak,saçlarımı sosyetik arkadaşın eline bıraktım..Bi daa gelcem ben Bona diyerek içimden..Güzeldi çünkü,tatlıydı çünkü hepsi..bizdendii..candandı bu kızlar çünkü..her blog kızının olduğu gibi..Sonra yine bi sevinç kapladı içimi..dünyanın her bi yerinde blogcu dostunun olması ne güzel diye,kendimi bi dünya vatandaşı hissettim o an..sorma gitsin içimdeki abudik neşeyi:)


 
Ankaralı kuaförlerin elinin çok hızlı olduğunu test edip, gayet başarılı bi fönle çıkarak sosyeteden:), otelin yolunu tuttum hızlıca..Nitekim, bari Ankara'da kocayı bekletmemeliydim .. Trafik sorunun olmaması bu şehri daha çok sevmeme sebep oldu..5 dakikada varıverdim otele ve kocaya..Sonra gece, düğün,dernek..ve hafif karın ağrım ve gaz spazmlarıyla nöbetçi ezcane ararken bitti..Flaton isimli gaz ilacını bularak,gazımı kesmeye uğraştık kocayla..Neden böyle gaza geldim,anlayamadım o da ilginçti...
Sonra sabah oldu..erkenden..yine saat 6 sularında..Koca öğlen bi toplantıya yetişecek diye..telaşla eşyalarımızı toplayıpp..kahvaltımızı yapıverdik otelde..Dönüşe geçtiğimizde gelirken herbişiyi hafızaya kazıdığımdan,artık kaçıracak bişi yok diyerek azıcık uyuklama şansım oldu..Bolu Dağında yine durduk ama..kahvaltı yapmıştık fekat,Bolulu usta ahçıların tatlılarından tadıverdik yine,pek bi keyifle..Vişneli ekmek kadayıfı ile gözlerim açıldı..Uykumu da alıvermişim,şoförlük bana kaldı geri kalan yolda..En son şokumu da arabayı kullanırken İzmit'teki o uzuuuun tünellerde yaşadım..Teknolojinin yurdumu etkisi altına alması ne güzel..
Tünele girerken dinlediğimiz radyo yayınına birden bi kadın girerekk..'' Sayın sürücüler..iyi yolcululuklarr..bıdı bıdı tüneline giriyorsunuz..farınız açık olsun'' şeklinde bir uyarıya başlayınca irkilmedim desem yalan olur vallahaa..Sonra bir dahaki tünelde,radyonun sesini bir daha açarak,keyifle o uyarıcı teyzeyi dinledim..Hoşuma gitti, vay be dedimm..İnsan her gün yeni bişi öğreniyor..Bugün de tüneldeki yayını öğrendim..eksik kalmadım bu olaydan..sevindim:)

Nitekim Ankara güzel şehirmiş,trafik yokmuş,çok organizeymiş..Blog kızları zati hepten şahaneymiş...Yine gelcek ben:) Posted by Picasa

Cumartesi, Haziran 10, 2006

evlilik; kocayla güzel..istanbul; trafikle beter...puanlı elbise herbişiylee gider:)

 

Bir insanın puanlı elbisesinin olması, puanlı ayakkabısının olmasını da gerektirir mi diye düşündüm o güzel gün..Artık blog arkadaşı olmaktan öteye gitmiş canım dostlardan su gibi ve donnaanımla paylaştığımız o güzel gün..Çünkü biz 3 kız , alışveriş canavarı olarak görkem' i talan ettik..talan etmek tamam da bi de eğlendik..ki sormayın gitsin..öyle herkesle eğlenceli olmaz alışveriş..hele ben görkem'e gelip de beş karış suratla bununn iplii çıkmış,ıyy bu ne biçim kumaş diyen arkadaş gördüm,benim tüm görkem aşkıma burun kıvırıp,görkemdeki ucuz ve güzel alışveriş keyfime limon sıkan..İnsan beğenmese bile susar ama di mi...neyse..ama bu görkemi beğenmeyen yok gibidir, çok güzel bi yerdir..işte bi de ruhun uydumu gittiğin insanlarla eğlenceli bi yere dönüşür orası..alışveriş de büyük bi keyife..
o gün balıımızı yiyip alışverişimizi layığıyla yaptıktan sonra,puanlı elbisemin aynısının tıpkısından ayakkabıyı görünce başka bi mağazada..acaba..dedim..puanlı ayakkabım da olmalı mı benim..Sonra kendimden beklenmicek bi iradeyle..sadece resmini çekmeye karar verdim..cismi olmasın evde sadece resmi olsun diye..Şimdi de çok gururluyum..kimsenin haberi yok..hatta komik ama puanlı ayakkabı almadım diye çok gururluyum ben:)


 


 
Sonnraa, bir insanın arabasının olması,onun istediği yere istediği anda ulaşmasını sağlar mı diye düşündüm ben..İstanbul trafiğinde ''istediğin anda'' kısmınının araba sahibi olmanla hiç bir bağı olmadığını tekrar tekrar yüzmilyonuncu kez gördüm dün ben...3 saat..evet tam 3 saat..Şişli'den Ataköy'e varmak için harcanan 3 saat oldu dün..Bu süre içinde,kestirme yolların, bir kez daha yolu kestirmediğini aksine daha çok uzattığını gördüm yine milyonuncu kez..Bu süre içinde,3-4 şeritli yolları 7 hatta 8 şerit haline getirmeye çalışan dangalaklar gördüm ben..hem de yüzlerce..Bu süre içinde, trafikte sıkışmanın otomatik olarak bünyede de sıkışma yarattığını gördüm ben..hem de yola çıkmadan tuvalete girmiş olsam da ben.. Bu süre içinde, anneyle 3 saatlik İstanbul trafiği macerasına çıkmamak gerektiğini gördüm ben..Ne istediğim gibi didişebildim yoldaki magandalarla, ne istediğim gibi seri hareketler yapabildim(gerçi seri harekete mahal verecek bi platform yoktu yoldaki araba sayısı itibariyle ya!) .. olabildiğince sakin bi insan olmaya çalıştım dün akşam 6 ila 9 arasında geçen saatlerde..ama sonunda anneme yine fenalık geçirtmeyi başardım ya..iyi ki evlenmişim sonucuna bile vardım o 3 saatlik trafiğin sonunda!

 

Ve sonra, bir insanın kocasının yanında olmaması,onun eğlenmesine mani olur mu diye düşündüm ben..Hiç benden beklenmicek bişi oldu ama..oldu..Koca Poda, dün akşam yanımda yoktu..İş yaptığı firmalardan birinin yemeğine gitti çok sosyetik gece klüplerimizden birine..Eşler davetli değildi,bu da ayrı sinir bozucu bi şeydi..Ama aynı gece,yani dün gece, çok sevdiğim çok eski arkadaşlarımdan Melikcan'ın doomgünü vardı..Ben de koca gece klübündeyken , bu eğlencede bulunacak ve kurtlarımı dökecektim,eşleri çağırmayan o hain şirkete ve kocaya inat! Üstelik ne zamandır görmediim,Handucan ve NurSultan da vardı o gecede...Çok eğlenecektik eski günlerdeki gibi çookk..Ama olmadı..evli barklı herkesin kocasıyla geldii o gece..,ben buruk kaldım..koca yanımda olmayınca eğlenceden kopuk kaldım..Kocasız gidilecek yerler listesinde herkesin kocalı gittiği gece eğlencesinin olmadığını dün ilk defa anladım:) Evli arkadaşlar kocaları yanlarında , eğlenirken..bekar arkadaşlar koca derdi olmadan yine eğlenirken..ben hem evli ve hem kocası yanında olmayıp koca derdine sahip bi insan oldum ve evliliğin gerçekten enteresan bi müessese olduğuna kanaat getirdim yine..bininci kez..
siz siz olun..kocalı arkadaşlarınızla, kocasız gece eğlencesine çıkmayın derim ben:)bi buruk..bi boynu bükük kalıyosunuz..ki..enteresan:) Posted by Picasa

Salı, Haziran 06, 2006

KıristıL Hanım Ünlüler Çiftliğinde:)

O dar patikadan ,zeytin ağaçlarının arasından arabanın altını vurmamaya çalışarak binbir tane doğa harikası ağaç ve çiçeklerin arasında yer alan bağ evi ile dağ evi karışımı evlere doğru yol alırken..aynen böyle hissettim..Allahtan ünlüler çiftliğindeki gibi eşyalarımızı patikadan yürüyerek götürmek zorunda değildik..Ben hemen Seren Serengil moduna geçtim,ünlüler çiftliği ya bu..:) Boncuklarım yanımdaydı,takıp takıştırdım zaten sonra,tam seren ablayı öykünerek:) Her ne kadar benim boncuklarım ve seren modumla arada dalga geçse de blogçular çiftliğindeki çiftçi arkadişlerim:),Banu Alkan hanım olmadığıma dua etsinler diyereek başlıyorum ,hayata yeniden neşeyle bakmama ve hormonel dengemi geri kazanmama sebep her derde deva İznik tatilimizi anlatmaya...

Depresif bi halle geçirdiğim geçen hafta , ilk blog kızları tatil organizasyonuna kocanın sosyalleşme karşıtı tavrı ve inadı nedeniyle katılıp katılamayacağım sürüncemede kalınca, benim depresyonum tavan yaptı..Her türlü ikna yollarına gittiğim kocacık,sonunda diğer 5 kibar beyefendi kocanın yaptığı gibi bitanecik eşini kıramayarak ve fakat bu tatile geleceğinin sinyallerini tam son dakika yani cuma akşamı verince, feribot biletleri tarafımdan büyük bi heves ile alındı, gece sabırsızlıktan çok fazla uyunamadı..her türlü hava koşulu ihtimali gözönüne alınarak biraz büyükçe bi bavul yapıldı..Köpeciğimiz Bapsiciğimizin maması,mama kabı dahi unutulmayarak herbişi hazırlandı..

Vee, cumartesi sabahı 6.30'da kalkan Kıristıl hanım yine kendinden bekleneni yaparak, 08.15 de kalkacak feribotu evden 07.50 de çıkarak..kaçırdıııııııı...! Sahil yolunda feribota yetişmek için slalomlar yapan canım kocaya feribotu kaçırsak da bu göz yaşartan fedakar çabası için teşekkürü borç bilirim diyip devam ediim...Feribot, biz olay mahaline yetiştiğimizde,iskeledeydi ancak, motorları çalışmış ve kapılarını kapatmış olarak..Ben , telefonla görüştüğüm feribottan bildiren sugibi hanımcıımın,feribotun içindeki görevlinin ;''bekleyin şimdi gelio arkadeşimizz'' şeklindeki beyanlarını susturmak için yaptığı ''ellerindeki bilet bi sonraki feribotta da geçer ''şeklindeki kandırmacalı açıklamasını almadan az evvel..kapıda bizi durduran eli telsizli görevliye, ''durdurunn feribottuu,geliyoruuuuuzzz'' diye bağırsam da..elindeki telsizin feribotu durdurmaya veyahut geri çağırmaya yarayan bi alet olmadığını adamın tepkisiz suratından anlayınca..bu sefer sugibicimin kandırıkçı adamdan alıp bana verdiği bilgiye dayanarak, bi sonraki yani 09.45 mi ne o saatteki feribot için elimizdeki biletlerin değişimini talep ettim .. Fekat adam yine tepkisiz bakıp..''hmm..o saatteki feribot dolu..ama boş olsa da sizin bilet yandı hanımm..yandıı'' demesi üzerine..bi yandan elimdeki biletin arkasında yazan 'bu bilet ancak üzerinde yazılı gün ve saatteki sefer için geçerlidir'' ibaresini okuyup bi yandan itiraz ettim, ancak biletin üzerinde yazan ile adamın dediği aynı olunca, susup..sinirimden geçersiz hal almış biletleri arabanın camından adamın önüne atarak rahatlamaya çalıştım..Hani biletleri yere attım ya adamın suratına bi tokat gibi çarpmıştır bu tepkim diye düşünerek..Halbuki..adamın ne suçu varr..bileti alıp arabaya geri atsa yeridir yani..neyse sakin bi insanmış da sırıtarak baktı bana sadece..Kocaya da espri konusu oldum bu şekil tepki gösterince:)

Fekat tüm hafta tatile gayet olumsuz yaklaşan koca benim koca değilmişçesine..bi sakin tavırla,koca aldı bizi götürdü Eskihisar'a..Ben çünkü feribotu kaçırınca..tamam dedim,artık eve döneriz,kocaya gün doğdu..Yok..canım benim, ben o kadar hevesli olunca,havaya girdi herhal o da..Biz bapsi efendi,koca ve ben..güpgüzel güneşli bi Cumartesi sabahında..Eskihisar iskelesinden..Topçular'a rüzgarlı güzel bi yolculuk yaptık,arabalı vapurda..

Vee, ver elini Yalova..oradan..Orhangazi..Orhangazi ışıklar'a gelince dee, sola İznik istikametine döndün müydü...13. km Keramet köyü sapağında buluştuk Ponçik Hanımcım ve Kocca-Man eşiyle..Aslında, o sapakta bizden çook önce gelmesi gereken Sugibi Hanımlar ve İbeeeeking hanım ve aileleri de olceekti ammaa..Kendileri farketmeden bi İznik turuna çıkmışlar ayıptır söölemesi heheheh:)

Neyse efenim, biz Keramettin köyü sapağından çıkıp,bizim güzel evlere doğru ilerledik ve o bahçeyi, o güzel evleri görünce..anında büyülendik..Tozbezi Hanımım ve Direk Bey ilee enerji timsali güzeller güzeli Hodo ile Dodo bizi karşıladı, çok sevindik..özlemişim caanım tozbezimi.. Tozbezi Hanımcıımın babası amca bey bile oradaydı..Düşün yani, ne büyük aileyiz biz:)



Sonra evleri gezmeye başladık..En bi beğenip,manzarasına doyamadıımız odayı önce çöp çekerek kura ile sahiplenmeye karar versek de sonra kendimize gelerek:), o odanın en uygun misafirinin bu tatile çıkma sebebimiz, ve organizasyonun mimarılarından güzel gözlü güzen insan doomgünü sahibesi Burcu hanım ve ailesinin olacağını farkettik..

Ne yalan söliim, tatilin en kritik anlarıydı bence bu OSYF (oda seçme ve yerleşme faslı).. hani o fasıl sorunsuz bittiği an, tatil güzel geçecektir..ki öyle oldu zati:) Hayır, gerçekten mühim..en yakın arkadaşınla bile tatile gittiğinde problem çıkabilir..Biz hem blog kızları toplantısını 2 günlük bi tatile terfi ettirmişiz hemi deee, hayatlarında ilk defa birbirlerini gören kocaları biraraya getirme cesaretini göstermişiz..süper bi kendimize güven..ve bu güvenin boş olmadığını ortaya çıkaran süper mutlu bi son oldu nitekim..



Neyse, biz odaları gezip nereye kim nası yerleşir derkeen, Sugibi Hanımcım,çok saygıdeğer eşi Kedi Bey, Alemanyalardan gelmiş olan pek değerli misafir Donnaaanım, ve arka arabadan da İbeeking hanım ile Kocisi ve bittabii dünyalar tatlısı canım Aliciim geliverdiler..Donnaanım'ı ilk o sıcağın bizi bayım bayım baydığı cumartesi öğlene doğrusunda görmüş olsam da bi gün önce görüşmüşüz hissiyatıyla kucakladım..O da aynını yaptı..Nitekim kanım bir kaynadı,tam kaynadı kendilerine..ööle yazdıklarının ötesinde, daha tadından yenmez bi kişilik kendisi...Henüz dönmedi evine,mavisine..ve fakat ben o daha Alemanya'ya bile gitmemişktenn,şimdiden kendisini özledim..Bi dahaki tatile eşiyle bekliyoruz efenim:)
Enn sonn olarakk assolist ve doom günü kişisi Burcu hanımcım,en bi sakin eşi Ergun Bey, vee bu 2 güzel gözlü insanın en bi güzel gözlü 2 yakışıklısı Bulut ve Doruk Beyler de gelincee..ekip tamamlandıı..
Ne mi yaptı bu ekip 2 gün ve 1 gece..:
* Öğlen yimeene göl kenarına balık yemeye gitti..Balıklar geç gelse de sohbetler koyulaştı,kocalar hafiften kaynaşmaya o geç gelen balıklarla başladı..
*Evlerin muhtelif köşelerinde bazen küçük gruplar,bazen tüm ahali olarak keyifli muhabbetler edildi..
*Doruk,Hodo,Dodo,ve tabi ki bizim bebek Bapsi bahçenin dört yanında mutlu mesut koşturdu.
*Alicik,Bapsi sayesinde az daha desteksiz yürümeye başlicekti,hepimizin gözünde bapsi ile burun buruna geldiğindeki yüz ifadesi yer etti ve bizi kendine aşık etti.
*Bulutçuk desen, elinde süpürge yerleri süpürme derdine düştü,ve o güzel gözleri hep güpgüzel gülümsedi,biz de onu sevip,mıncırmaya devam ettik..
*Hodo ve Dodo, fotoğrafçılık sanatına eğilerek binbir çeşit resim çekti, bu posttaki pastoral resimlerin hepsi bu yetenekli güzel bayanlara aittir..kendilerine Direk bey tarafından fotoğraf makinesi alınması gerekliliği ortaya çıktı..:)
*Doruk ile uzay dilinde muhabbetler edildi,çarpım tablosu sınavına girildi..Sugibi hanım sınavdan çaktı,daha sonra Doruk beni de sınıfta bıraktı:)
*Direk Bey ile Ergun Bey, tecrübe sahibi ve olgun kocalar olarak diğer daha taze evli bizim kocalara ders verircesine hiç üşenmeden et alışverişine gitti..Yo yoo, bizim kocalar da giderdi ama denk gelmedi:)
*Direk Bey, mangal virtüozü bi yetenek olduğunu gösterdi,gece boyu süper düper etler Direk Bey'in mangalında pişti..Hele bi patlıcanın içine erittiği tereyağ ve peynir vardı ki..Çok yaşa sen Direk Abi:)
*Akşam yemeği için kurduğumuz mükellef sofrada yok yok idi..Et ve tavuk dışında marifetli insan Tozbezi Hanımcım ve kollektif çalışma ile köfte yapıldı,leziz ötesiydi..Mezeler Tozbezim,Burcucum ve Ponçik hanımın döndüsüne aitti..Sugibi,Ben, ibeking ve yine Ponçik de 5 çayı ve sabah kahvaltısı ve hatta gece yarısı tüketilen kek,kete, kurabiye ve bööğrenkleri üstlendik..Donnaanım ise envai çeşit çikolataları Alemanyalardan İzniklere getirmişti...O çikolataları bir yarışma tadında yememiz tam filmlikti:)
*5 mi 6 şişe mi acaba tam sayamadımm, çeşitli rakı markaları denendi..Hepsi dibine kadar içildi..Kadehler mutluluğa kaldırıldı..İçtikçe güzelleşildi:)
*Yemekler yenip,saatler ilerledikçe, kocalar daha da kaynaştı..Hatta blogçu kızlara karşı antiblog.com isimli bi site kurmaya karar verecek kadar örgütlenmeye gidildi:)
*Elektriğin olmadığı bu doğal ortamda, mum ışığı eşliğinde, şarkıların sonunu pek getiremesek de fasıl yapıldı, gizli yetenekler ortaya çıktı.Sugibi hanımcııma, organizatör ve yapımcı kişi koca kartını verdi..Daha sonra, Tozbezi Hanımın sesini duyunca kartını sugibiden alıp Tozbezine verdi..nitekim bi tane kartı vardı:)
*DOOMgünü kutlandı..Hepi börtlek suyu şarkısı söylerken biz Burcucuğaa..O da, Ponçikçiin yaptıı en bi değerli pastanın mumlarını üfledi...O anki sevinci,bizim coşkumuz görülmeye değerdi..

*Saat geç olunca herkes evlerine odalarına çekilmeye başladı..Çok güzel bi zevkle döşenmiş evlerde tek gereksiz aksesuar olan örümcek kardeş ve tam mevsimlerini yaşayan sivrisinekler eşliğinde uyumaya çalışıldı..açık hava zaten çarpmıştı..sızıp uyumak zor olmadı..
*Sabah erken kalkıldı..Direk Bey'in yine marifetli elleriyle mangaldan sucuklar alındı..Ekmekler kızartıldı..upuzun masada kocca bi aile olarak mutlu bi kahvaltıya oturuldu..
*İznik gezmesi de unutulmadı..Akşam uyuyamayan Burcu evin kedisi ve Bulut ile yanyana uyuya kalınca, doomgünü sahibesi hariç bütün kızlar toplandı..çocuklar ve bapsi kocalara emanet edildi..Kocalar king oynaya dursun..İznik çiniciler çarşısı gezildi..Göl kenarında kahve de içildiii...
*Her türlü ve uzun,güzel sohbetler her daim devam etti..

Ve malesef..gitme vakti geldi...Bapsi, güneşten,önce çok sevinerek oynadığı sonra da çok koşturmaktan yorulduğu çocuklardan haşat..ama kuyruğu hep 'pata pata' sallanarak mutlu..Koca gece söyledii şarkı türkülerle benim için en büyük süpriz..ben bu kadar sevdiim canım arkadaşlarımın kocalarının da onlar kadar sevilesi olduğunu ve yakaladığımız bu bloglar arası uyumun önce kızlar sonra kocalar arası uyuma dönüşmesinden süper sevinçli..
evimize döndük pazar akşamı..

Yeni tatil planları,yeni heyecanlar hayalimizde...

dip teşkür1:bu güzel organizasyonu planlayan Burcu ve Sugibi hanımcaazlarıma içten bir ''iyi ki.. '' demek isterr,
dik teşkür2: hepimiz kapısı olan odalarda kalırken, asma katta gayet havadar bir ortamda konaklayan cefakar arkadaşlarımız Sugibi,donna ve Kedi bey'e teşkür borç bilirim. Posted by Picasa

Cuma, Haziran 02, 2006

hormonik yapı....

hormonlarımla oynadım..onlar da bana ceza verdi...
haziran ayının en bi neşeli ilk günlerinde..mutsuz ve yorgun ve işe yaramaz hissediyorum..
bi süre, kendime gelene dek..


yokolmak..
bu saçma sıkıntılı halimle ortada olmamak...
kimseyi üzmemek..
kimseyi dinlememek..

hayatımda belki ilk defa..

sessiz kalmak istiyorum..


sesim eski neşesine, ruhum eski canlılığına, kıristıl öz hakiki kıristıla dönünce..
geri gelicem..

şimdi şu ilkokul şarkısı aslında hayat felsefem olsa ne kadar faydalı olabilir onu düşünücem..

neşeli ol ki genç kalasın,
bu dünyadan da zevk alasın,
ümitler hep süslenir neşeyle,
neşeli ol ki genç kalasın.

neşeli ol ki hep artsın gücün,
yorgunluk nedir bilme bütün gün,
gayretler hep, beslenir neşeyle,
neşeli ol ki genç kalasın
......................................................